7 Aralık 2008 Pazar
4 Aralık 2008 Perşembe
1 Aralık 2008 Pazartesi
30 Kasım 2008 Pazar
MUĞLA TARİHİ
Muğla tarihi M.Ö. 3000 yıllarına kadar uzanır. İlk çağlarda bu bölgeye Karia'lılar yerleştiği için Karia adı verilmiş. İlin bilinen tarihi ise Hitit'ler ile başlar. Hitit'ler bu bölgeye Lugga derlermiş. İmparatorluğun parçalanmasından sonra Frig'ler egemen olmuş, daha sonra Lydia'lılar bölgeyi ele geçirmişler, bu arada Dor'lar ve Ion'lar da yöreye göç etmişler. Bölge M.Ö. 546 yılında Pers'lerin, M.Ö. 334 yılında (Halikarnassos/Bodrum ve civarı) Makedonya Kralı Büyük İskender’ in, M.Ö. 189 da Bergama Krallığının, M.Ö. 133 de Roma İmparatorluğu'nun, Roma'nın ikiye bölünmesiyle de, Doğu Roma İmparatorluğu'nun hakimiyetine girmiş. Türklerin eline geçmesi Uç Beylerden Menteşe Bey tarafından 1284 de gerçekleşmiş.
Bölge 1391 yılında, Yıldırım Beyazıt, tarafındarı Osmanlı topraklarına katılmış, 1402 de Timur’un hakimiyetine geçmiş, Timur bu yöreyi tekrar Menteşe Beyliği'ne vermiş, daha sonra 1425 de II Murat zamanında, Menteşe Bölgesi tümüyle Osmanlı İmparatorluğu'nun egemenliğine geçmiş. Menteşe oğulları zamanında Yunanistan, Muğla kıyıları ve adalarına çıkmış, Rodos adasını bir süre egemenlikleri altına almışlar. Bu dönemde Rodos adasına yerleşen Sait Jean şövalyeleri Osmanlılar ve Menteşe oğulları ile savaşmışlar, Bodrum kalesini de bir süre ellerinde tutmuşlardır. Ancak 1522 de Kanuni Sultan Süleyman tarafından hem Rodos adası hem de Bodrum Kalesi Osmanlı İmparatorluğu’na katılmışMuğla ilinin merkezi Menteşe Beyliği zamanında Milas'tı; Muğla, Osmanlı İmparatorluğu döneminde merkez olmuş.
“Muğla” adının nereden geldiği konusunda çeşitli söylentiler bulunur. En yaygın söylentiye göre ilin adı, Selçuklu Sultanı Kılıçarslan’ın komutanlarından “Muğlu” Beyi adından gelmekte. Büyük olasılıkla burayı Muğlu Bey fethettiği için bu komutanın adı verilmiş, "Muğlu" zamanla Muğla'ya dönüşmüş. 1889 Aydın Vilayet salnamesinde rastlanan "Mobella" adı ise kentin ortaçağdaki adıdır.
Kurtuluş savaşı sırasında, Muğla ve yöresini 11 Mayıs 1919 tarihinden itibaren işgale başlayan İtalya, Menderes'in güneyinde filizlenen ulusal güçlerle pazarlık ve anlaşma yapmak zorunda kalmış. İtalya, Yörük Ali Efe'nin Muğla'dan , Demirci Mehmet Efe'nin de Nazilli'den yönlendirdikleri ulusal direniş çalışmaları karşısında silahlı bir çatışmayı göze alamamış. İşgal üzerine tüm Anadolu'da mitinglerin düzenlenip direnme örgütlerinin kurulması için İzmir'den gelen telgrafa, Muğlalı Kocahan Mitingi'ni düzenleyerek cevap vermiş. Aldığı kararların ardından Vatan Müdafaa Cemiyeti, Serdengeçtiler Müfrezesi, Muğla Kuvayi Milliyesi gibi direniş komiteleri kurulmuş. 1920'de Ankara'da açılan 1. Dönem BMM'nde 6 milletvekiliyle ulusal mücadelede üzerine düşeni layıkıyla yapan Muğlalı, oluşturduğu direniş gruplarında yer alan gönüllerini Yunanlılara karşı Aydın cephesine göndermiş. Ege'de 57. Tümenden kalanlarla birleşen gönüllüler, Aydın çarpışmalarında düşmana ağır kayıplar verdirmişler.
Ege illeri arasında Muğla işgal sırasında en fazla şehit veren il olmuş. İç durumun karışıklığı, Yunanlılar ve işgal ettiği yörelerde ekonomik egemenlik kurma düşüncesine dayanan İtalyan politikasını Muğla halkı işgal süresince kurnazca değerlendirmiş, iki ateş arasında kalmaktan kurtulmuş. Anadolu'daki durumun kötüye gittiğini anlayan İtalya, 2. İnönü Zaferi kazanıldıktan sonra ülkesindeki iç siyasal dalgalanmalarını öne sürerek 5 Temmuz 1921'de Muğla'dan ayrılmış. Muğla özgürlüğüne böylece kavuşmuş.
Muğla’yı etkileyen nüfus göçleri Konya göçleridir. Bugün, Muğla Merkez’in yerleşik nüfusunu oluşturan eski ailelerden bazıları “Konyalılar” olarak bilinir. Konyalılar Medresesi, Konyalılar Mezarlığı, “Konyalı Hocalar” lakabı Muğla ve bağlı beldelerin ünlenmiş ailelerini anımsatır.
Muğla folklorunun ve basınının öncüsü Hacı Kadızade Hafız Sabri Bey, Menteşe Kuva-i Milliyesi kurucularından Yerkesikli Ömer Ağa ve Hacı Yahya ile Ahiköy Kuva-i Milliye kurucusu Yatağanlı Fehmi Ağa sülaleleri Konya çıkışlı ailelerdendir.
Muğla’nın I. Dönem (1920-1923) milletvekilleri arasında olan Saadettin Özsan ile Adnan Menderes hükümetlerinin Tekel ve İşletmeler Bakanı olan Nuri Özsan, Konyalı “Müftüler” ailesindendir. Muğla’nın eski belediye başkanı Latif Sepil, Muğla’nın bir başka Konyalı ailesine mensuptur. Muğla’nın eski belediye başkanlarından Haluk Özsoy da Yerkesik beldesine yerleşmiş olan Konyalı ailesinin çocuğudur.
Paris Tıp Fakültesi mezunlarından Dr. Fevzi Koçer’in mensup olduğu “Koyunşeyhler” de Muğla’ya Konya’dan gelen aileler arasındadır.
Merkeze bağlı Yeşilyurt beldesinin bir mahallesine adı verilen Hacı Ali, Konya çıkışlı olup kendine bağlı ailelerle Yeşilyurt’a (Pisi) yerleşen cemaat liderleri arasındadır.
Muğla’nın nüfusunda önemli etkisi ve payı olan Hasan Kadılar ailesi, Fatih Sultan Mehmet’in Muğla kethüdasıdır. Bu aileyi izleyen Zorbazlar, Hacı Osman Ağalar (Şevketler, Şerif Efendiler, Mehmet Ağalar, Hacı Memiş Ağalar), Dr. Muhsin Ertuğlu’nun bağlı olduğu Kabaklılar, Muğla nüfusunun önemli çekirdeklerini oluşturur. Manisa ayanı Karaosmanoğlu ailesinin yıkılan saltanatından bölgemize bir kol gelerek, içinde Muğla eski belediye başkanlarından Naci Karaosmanoğlu’nun da bulunduğu bir ailenin Muğla’da büyümesine neden olur.
Muğla nüfusunu etkileyen bir başka göç dalgasını, Celali isyanları döneminde bölgemize sürgüne gönderilen sipahi aileleri oluşturur. Bu ailelerden en önemlisi Ula’ya yerleşmiştir. Ula dilinde bu aile, “İspahalar” adını almıştır.
17. yüzyılın II. yarısında Menteşe bölgesine sürgüne gönderilen bir başka sipahi, Ese Paşa’dır. Ese Paşa, beraberinde Kırım Türklerinden bazı boyları ilimize getirmiştir. Muğla Merkeze bağlı Yerkesik beldesinin köylerinde bu göçün izleri vardır.
Bu nüfus hareketlerinin yanı sıra Bilecik, Bursa ve Kütahya dolaylarından gelen Karakeçili, Bayındır, Baydur ve Kötekli cemaatleri ile Muğla nüfusunun yapısı zenginleşmiştir.
Bilecik dolaylarından Ula, Uyur, Gölcük ve Sandras bölgelerine gelen Karakeçililerden, Prof. Dr. Feyyaz Gölcüklü’yü yetiştiren Ula’nın ve Muğla’nın geniş ailesi Gölcüklüler, Ula’nın ünlü saray muallimi Palabıyık Mehmet Efendi soyu ile Prof. Dr. Ali Rıza Özbek’in bağlı bulunduğu, Muğla’nın okumuş ailesi Hacı Hamzalar meydana gelmiştir.
Bursa Uludağ’ın Bayındır ve Baydur cemaatlerinden, Yerkesik beldesinin okumuş ailesi Ahmet Efendiler oluşmuştur.
Kütahya dolaylarından gelen Türk ailesinden, Yeşilyurt beldesinin Türk Ömer Efendiler ailesi meydana gelmiştir. Aynı beldede, Konya Bozkır’dan gelen ailelerin de önemli payı vardır. Kütahya’nın Kötekli cemaatinden de, Üniversite bölgesindeki Kötekli (Hacıaraplar) Köyü kurulmuştur.
“Giresun” soyadını taşıyan ailenin atası, Giresun’dan gelip Terzibaşıoğlu ailesine damat olmuştur.
Dehri Hoca Mehmet Hilmi Efendi ve Balcılar ailesi Akşehir’den gelmedir.
Muğla’nın son dönem yetiştirdiği Paşalardan Mehmet Harput’un dedesi, Harput’tan asker olarak gelmiş ve Bağlamacılar ailesine damat olarak Muğla’da kalmıştır.
Muğla’nın okumuş ailesi Baydurlar, Samsun-Vezirköprü’den Muğla’ya subay olarak gelen ve Karahafızoğulları’na damat olan Tüfekçibaşı Hüseyin Ağa’nın soyudur.
Muğla’da Anadolu dışından gelen aileler de bulunmaktadır.
Halepli Cabbarilerden Derviş Sadettin Efendi, 1838’de Muğla’ya gelerek Aktarlar ailesinin banisi olmuştur.
Mısır-İskenderiye’den gelen bir kol, Muğla’nın alaylı eczacısı Arap Hacı Mehmet Ali Efendi soyunu oluşturmuştur.
Tunus’tan gelen bir kol, Hacıyanıklar ailesinin atasıdır.
Bağdat’tan gelenler aynı adla anılırlar.
Şamlı subay Hacı Hüseyin Efendi’nin soyu “Şamlılar” olarak bilinir.
Mukaveletçi Ömer Efendiler ile Şevketler’in ninesi Mora’dan gelmedir
Rumeli bozgunuyla Muğla’ya gelen aileler, Serezliler, Filibeliler, Dramalılar, Selanikliler, Arnavutlar, Bosnalılar olarak bilinirler.
Kurtuluş Savaşı’ndan sonra Yunanistan ile yapılan Mübadele (değişim) sonucu, Selanik ve yöresinden gelip Muğla’ya yerleşen yeni hemşehrilerimiz özellikle müzik alanında yaptıkları atılımlarla, yerel kültürümüzün bir kesitine önemli katkılarda bulunmuşlardır. Kendileri, Atatürk’ün hemşehrisi olmaktan ayrıca gurur duyarlar.
19. yüzyılın Kafkas bozgununda Anadolu’ya kaçan ailelerden bir bölümü, Köyceğiz Ovası’na yerleşerek Döğüşbelen Köyü’nü kurmuşlardır.
Giritli Ali Molla, Girit kırımından kaçarak 1313’te (1897) Muğla’ya gelmiş ve Pisi bölgesine yerleşmiştir.
Mağribli (Arabistan) Şeyh Ali oğlu Hafız Hacı Ömer Efendi, “Camkıran” lakabıyla bilinmekte olup, Şeyh Camii’nde uzun yıllar imam-hatiplik yapmıştır.
Muğla’nın eski ailelerinden Şeyh Aliler ile Cezayirlilerin de Kuzey Afrika’dan (Fas-Tunus-Cezayir) Muğla’ya geldikleri bilinmektedir.
Yalnız erkek nüfusun sayımının yapıldığı 1831 Nüfus Sayımı’na göre, Menteşe sancağının toplam nüfusu, 52.000 dolaylarındadır. Bu nüfusun 50.000’e yakını İslam, 2.000’den çoğu Hrıstiyandır. Hrıstiyan nüfusun, 2.294’ü Rum, 52’si Ermeni, 36’sı Yahudidir. Muğla Merkez Rumluğu’nun çıkardığı en önemli şahsiyet, 19. yüzyılın II. Yarısı ile 20. yüzyılın başlarında yaşamış olan Sir Basil Zaharof’tur. Zaharof, dünya silah ticaretini Londra’da elinde toplamıştır. Bodrum Rumluğu’nun çıkardığı en önemli şahsiyet, hukukçu Pulluoğlu İstimat Zihni Özdamar’dır. Özdamar, Papa I. Eftim Erenerol ile Kayseri-Zincidere’de I. Türk-Ortodoks Kurultayı’nı toplamış ve bu kurultaydan Ulusal Kurtuluş Savaşı’na destek kararı çıkartmıştır. Kayseri’de yayınladığı Sada-i Hak Gazetesi ile ulusal kurtuluşu savunmuştur. Muğla Yahudi cemaatinin en önemli şahsiyeti Bodrumlu Prof. Dr. Avram Galanti’dir. Kendisi Jön Türk’tür. Atatürk’ün davasına sonuna kadar bağlıdır.
17. yüzyılın ikinci yarısında Menteşe’nin nüfusu 29 kazada toplanmıştır. Bu kazalar şunlardır: Muğla, Yerkesiği, Ula, Gökabat, Gereme, Bozoyük, Eskihisar, Mesevli, Makri, Üzümlü, Eşen, Pırnaz, Perakende, Beçin, Çine, Agritos, Düver, Saravalos, Sarıç, Dadia, Darahia, Feslikan, Karaova, Keranes, Davas, Köyceğiz, Mazın, Göküyük, Mandelyat.
Bölge 1391 yılında, Yıldırım Beyazıt, tarafındarı Osmanlı topraklarına katılmış, 1402 de Timur’un hakimiyetine geçmiş, Timur bu yöreyi tekrar Menteşe Beyliği'ne vermiş, daha sonra 1425 de II Murat zamanında, Menteşe Bölgesi tümüyle Osmanlı İmparatorluğu'nun egemenliğine geçmiş. Menteşe oğulları zamanında Yunanistan, Muğla kıyıları ve adalarına çıkmış, Rodos adasını bir süre egemenlikleri altına almışlar. Bu dönemde Rodos adasına yerleşen Sait Jean şövalyeleri Osmanlılar ve Menteşe oğulları ile savaşmışlar, Bodrum kalesini de bir süre ellerinde tutmuşlardır. Ancak 1522 de Kanuni Sultan Süleyman tarafından hem Rodos adası hem de Bodrum Kalesi Osmanlı İmparatorluğu’na katılmışMuğla ilinin merkezi Menteşe Beyliği zamanında Milas'tı; Muğla, Osmanlı İmparatorluğu döneminde merkez olmuş.
“Muğla” adının nereden geldiği konusunda çeşitli söylentiler bulunur. En yaygın söylentiye göre ilin adı, Selçuklu Sultanı Kılıçarslan’ın komutanlarından “Muğlu” Beyi adından gelmekte. Büyük olasılıkla burayı Muğlu Bey fethettiği için bu komutanın adı verilmiş, "Muğlu" zamanla Muğla'ya dönüşmüş. 1889 Aydın Vilayet salnamesinde rastlanan "Mobella" adı ise kentin ortaçağdaki adıdır.
Kurtuluş savaşı sırasında, Muğla ve yöresini 11 Mayıs 1919 tarihinden itibaren işgale başlayan İtalya, Menderes'in güneyinde filizlenen ulusal güçlerle pazarlık ve anlaşma yapmak zorunda kalmış. İtalya, Yörük Ali Efe'nin Muğla'dan , Demirci Mehmet Efe'nin de Nazilli'den yönlendirdikleri ulusal direniş çalışmaları karşısında silahlı bir çatışmayı göze alamamış. İşgal üzerine tüm Anadolu'da mitinglerin düzenlenip direnme örgütlerinin kurulması için İzmir'den gelen telgrafa, Muğlalı Kocahan Mitingi'ni düzenleyerek cevap vermiş. Aldığı kararların ardından Vatan Müdafaa Cemiyeti, Serdengeçtiler Müfrezesi, Muğla Kuvayi Milliyesi gibi direniş komiteleri kurulmuş. 1920'de Ankara'da açılan 1. Dönem BMM'nde 6 milletvekiliyle ulusal mücadelede üzerine düşeni layıkıyla yapan Muğlalı, oluşturduğu direniş gruplarında yer alan gönüllerini Yunanlılara karşı Aydın cephesine göndermiş. Ege'de 57. Tümenden kalanlarla birleşen gönüllüler, Aydın çarpışmalarında düşmana ağır kayıplar verdirmişler.
Ege illeri arasında Muğla işgal sırasında en fazla şehit veren il olmuş. İç durumun karışıklığı, Yunanlılar ve işgal ettiği yörelerde ekonomik egemenlik kurma düşüncesine dayanan İtalyan politikasını Muğla halkı işgal süresince kurnazca değerlendirmiş, iki ateş arasında kalmaktan kurtulmuş. Anadolu'daki durumun kötüye gittiğini anlayan İtalya, 2. İnönü Zaferi kazanıldıktan sonra ülkesindeki iç siyasal dalgalanmalarını öne sürerek 5 Temmuz 1921'de Muğla'dan ayrılmış. Muğla özgürlüğüne böylece kavuşmuş.
Muğla’yı etkileyen nüfus göçleri Konya göçleridir. Bugün, Muğla Merkez’in yerleşik nüfusunu oluşturan eski ailelerden bazıları “Konyalılar” olarak bilinir. Konyalılar Medresesi, Konyalılar Mezarlığı, “Konyalı Hocalar” lakabı Muğla ve bağlı beldelerin ünlenmiş ailelerini anımsatır.
Muğla folklorunun ve basınının öncüsü Hacı Kadızade Hafız Sabri Bey, Menteşe Kuva-i Milliyesi kurucularından Yerkesikli Ömer Ağa ve Hacı Yahya ile Ahiköy Kuva-i Milliye kurucusu Yatağanlı Fehmi Ağa sülaleleri Konya çıkışlı ailelerdendir.
Muğla’nın I. Dönem (1920-1923) milletvekilleri arasında olan Saadettin Özsan ile Adnan Menderes hükümetlerinin Tekel ve İşletmeler Bakanı olan Nuri Özsan, Konyalı “Müftüler” ailesindendir. Muğla’nın eski belediye başkanı Latif Sepil, Muğla’nın bir başka Konyalı ailesine mensuptur. Muğla’nın eski belediye başkanlarından Haluk Özsoy da Yerkesik beldesine yerleşmiş olan Konyalı ailesinin çocuğudur.
Paris Tıp Fakültesi mezunlarından Dr. Fevzi Koçer’in mensup olduğu “Koyunşeyhler” de Muğla’ya Konya’dan gelen aileler arasındadır.
Merkeze bağlı Yeşilyurt beldesinin bir mahallesine adı verilen Hacı Ali, Konya çıkışlı olup kendine bağlı ailelerle Yeşilyurt’a (Pisi) yerleşen cemaat liderleri arasındadır.
Muğla’nın nüfusunda önemli etkisi ve payı olan Hasan Kadılar ailesi, Fatih Sultan Mehmet’in Muğla kethüdasıdır. Bu aileyi izleyen Zorbazlar, Hacı Osman Ağalar (Şevketler, Şerif Efendiler, Mehmet Ağalar, Hacı Memiş Ağalar), Dr. Muhsin Ertuğlu’nun bağlı olduğu Kabaklılar, Muğla nüfusunun önemli çekirdeklerini oluşturur. Manisa ayanı Karaosmanoğlu ailesinin yıkılan saltanatından bölgemize bir kol gelerek, içinde Muğla eski belediye başkanlarından Naci Karaosmanoğlu’nun da bulunduğu bir ailenin Muğla’da büyümesine neden olur.
Muğla nüfusunu etkileyen bir başka göç dalgasını, Celali isyanları döneminde bölgemize sürgüne gönderilen sipahi aileleri oluşturur. Bu ailelerden en önemlisi Ula’ya yerleşmiştir. Ula dilinde bu aile, “İspahalar” adını almıştır.
17. yüzyılın II. yarısında Menteşe bölgesine sürgüne gönderilen bir başka sipahi, Ese Paşa’dır. Ese Paşa, beraberinde Kırım Türklerinden bazı boyları ilimize getirmiştir. Muğla Merkeze bağlı Yerkesik beldesinin köylerinde bu göçün izleri vardır.
Bu nüfus hareketlerinin yanı sıra Bilecik, Bursa ve Kütahya dolaylarından gelen Karakeçili, Bayındır, Baydur ve Kötekli cemaatleri ile Muğla nüfusunun yapısı zenginleşmiştir.
Bilecik dolaylarından Ula, Uyur, Gölcük ve Sandras bölgelerine gelen Karakeçililerden, Prof. Dr. Feyyaz Gölcüklü’yü yetiştiren Ula’nın ve Muğla’nın geniş ailesi Gölcüklüler, Ula’nın ünlü saray muallimi Palabıyık Mehmet Efendi soyu ile Prof. Dr. Ali Rıza Özbek’in bağlı bulunduğu, Muğla’nın okumuş ailesi Hacı Hamzalar meydana gelmiştir.
Bursa Uludağ’ın Bayındır ve Baydur cemaatlerinden, Yerkesik beldesinin okumuş ailesi Ahmet Efendiler oluşmuştur.
Kütahya dolaylarından gelen Türk ailesinden, Yeşilyurt beldesinin Türk Ömer Efendiler ailesi meydana gelmiştir. Aynı beldede, Konya Bozkır’dan gelen ailelerin de önemli payı vardır. Kütahya’nın Kötekli cemaatinden de, Üniversite bölgesindeki Kötekli (Hacıaraplar) Köyü kurulmuştur.
“Giresun” soyadını taşıyan ailenin atası, Giresun’dan gelip Terzibaşıoğlu ailesine damat olmuştur.
Dehri Hoca Mehmet Hilmi Efendi ve Balcılar ailesi Akşehir’den gelmedir.
Muğla’nın son dönem yetiştirdiği Paşalardan Mehmet Harput’un dedesi, Harput’tan asker olarak gelmiş ve Bağlamacılar ailesine damat olarak Muğla’da kalmıştır.
Muğla’nın okumuş ailesi Baydurlar, Samsun-Vezirköprü’den Muğla’ya subay olarak gelen ve Karahafızoğulları’na damat olan Tüfekçibaşı Hüseyin Ağa’nın soyudur.
Muğla’da Anadolu dışından gelen aileler de bulunmaktadır.
Halepli Cabbarilerden Derviş Sadettin Efendi, 1838’de Muğla’ya gelerek Aktarlar ailesinin banisi olmuştur.
Mısır-İskenderiye’den gelen bir kol, Muğla’nın alaylı eczacısı Arap Hacı Mehmet Ali Efendi soyunu oluşturmuştur.
Tunus’tan gelen bir kol, Hacıyanıklar ailesinin atasıdır.
Bağdat’tan gelenler aynı adla anılırlar.
Şamlı subay Hacı Hüseyin Efendi’nin soyu “Şamlılar” olarak bilinir.
Mukaveletçi Ömer Efendiler ile Şevketler’in ninesi Mora’dan gelmedir
Rumeli bozgunuyla Muğla’ya gelen aileler, Serezliler, Filibeliler, Dramalılar, Selanikliler, Arnavutlar, Bosnalılar olarak bilinirler.
Kurtuluş Savaşı’ndan sonra Yunanistan ile yapılan Mübadele (değişim) sonucu, Selanik ve yöresinden gelip Muğla’ya yerleşen yeni hemşehrilerimiz özellikle müzik alanında yaptıkları atılımlarla, yerel kültürümüzün bir kesitine önemli katkılarda bulunmuşlardır. Kendileri, Atatürk’ün hemşehrisi olmaktan ayrıca gurur duyarlar.
19. yüzyılın Kafkas bozgununda Anadolu’ya kaçan ailelerden bir bölümü, Köyceğiz Ovası’na yerleşerek Döğüşbelen Köyü’nü kurmuşlardır.
Giritli Ali Molla, Girit kırımından kaçarak 1313’te (1897) Muğla’ya gelmiş ve Pisi bölgesine yerleşmiştir.
Mağribli (Arabistan) Şeyh Ali oğlu Hafız Hacı Ömer Efendi, “Camkıran” lakabıyla bilinmekte olup, Şeyh Camii’nde uzun yıllar imam-hatiplik yapmıştır.
Muğla’nın eski ailelerinden Şeyh Aliler ile Cezayirlilerin de Kuzey Afrika’dan (Fas-Tunus-Cezayir) Muğla’ya geldikleri bilinmektedir.
Yalnız erkek nüfusun sayımının yapıldığı 1831 Nüfus Sayımı’na göre, Menteşe sancağının toplam nüfusu, 52.000 dolaylarındadır. Bu nüfusun 50.000’e yakını İslam, 2.000’den çoğu Hrıstiyandır. Hrıstiyan nüfusun, 2.294’ü Rum, 52’si Ermeni, 36’sı Yahudidir. Muğla Merkez Rumluğu’nun çıkardığı en önemli şahsiyet, 19. yüzyılın II. Yarısı ile 20. yüzyılın başlarında yaşamış olan Sir Basil Zaharof’tur. Zaharof, dünya silah ticaretini Londra’da elinde toplamıştır. Bodrum Rumluğu’nun çıkardığı en önemli şahsiyet, hukukçu Pulluoğlu İstimat Zihni Özdamar’dır. Özdamar, Papa I. Eftim Erenerol ile Kayseri-Zincidere’de I. Türk-Ortodoks Kurultayı’nı toplamış ve bu kurultaydan Ulusal Kurtuluş Savaşı’na destek kararı çıkartmıştır. Kayseri’de yayınladığı Sada-i Hak Gazetesi ile ulusal kurtuluşu savunmuştur. Muğla Yahudi cemaatinin en önemli şahsiyeti Bodrumlu Prof. Dr. Avram Galanti’dir. Kendisi Jön Türk’tür. Atatürk’ün davasına sonuna kadar bağlıdır.
17. yüzyılın ikinci yarısında Menteşe’nin nüfusu 29 kazada toplanmıştır. Bu kazalar şunlardır: Muğla, Yerkesiği, Ula, Gökabat, Gereme, Bozoyük, Eskihisar, Mesevli, Makri, Üzümlü, Eşen, Pırnaz, Perakende, Beçin, Çine, Agritos, Düver, Saravalos, Sarıç, Dadia, Darahia, Feslikan, Karaova, Keranes, Davas, Köyceğiz, Mazın, Göküyük, Mandelyat.
CUMHURİYET DÖNEMİNDE MUĞLA
CUMHURİYET DÖNEMİNDE MUĞLA
Cumhuriyet kurulduğunda Muğla Valisi, Asaf Talat Bey’dir. Belediye Başkanı, 1914 yılından bu yana seçimle gelen ve Kuva-i Milliye’yi Muğla’da kuran Zorbazzade Ragıp Bey’dir.
Cumhuriyetin ilk iki valisi Asaf Talat ve Hüsnü Beyler döneminde, kentin ve ilin ufkunu açacak çalışmalar görülmez.
1928’de Muğla Valisi olan Salih Cemal Bey döneminde, Cumhuriyetin ilk imar faaliyetleri başlar. Vali Konağı, Aydınlı müteahhit Halil Bey’e 52 bin Türk lirasına ihale edilir. Salih Cemal Bey, bugünkü Ziraat Bankası’nın yerindeki Kulüp Binasını, Kurşunlu Camii karşısında yanmış olan Belediye sineması yerindeki Kulüp Sinemasını, Atatürk İlkokulu’nu ve bugünkü Ticaret Lisesi’nin yerindeki Erkek Sanat Enstitüsü’nü yaptırdı. Muğla-Marmaris yolunu ıslah etti; ilimizdeki Tarım-Kredi Kooperatifleri hareketini başlattı.
Salih Cemal Bey’i izleyen Ömer Cevat (Ökmen) Bey döneminde, Salih Cemal Bey zamanında başlayan ve yarım kalan işler tamamlandı. Ömer Cevat Bey, Atatürk İlkokulu’nun bahçesine, kentin ilk Atatürk abidesini açtı. Beş ayak merdivenle çıkılan, zeminden üç metre yükseklikteki abidenin masraflarını Muğlalı Faik Gazezoğlu karşıladı. Cumhuriyet’in 10. yıl kutlamaları bu abidenin etrafında yapıldı.
Muğla’ya Tokat Valiliğinden gelen ve 01.04.1936’da göreve başlayan Recai Güreli, ilimizden ayrıldığı ve Balıkesir Valiliğine atandığı tarih olan 25.05.1939 yılına kadar Muğla’da büyük işler yaptı:
Muğla’nın ilk imar planını hazırlattı.
Bu plana göre Muğla Hükümet Konağı inşaatını başlattı. Muğla Halkevi’ni yaptırıp hizmete açtı. Kurşunlu Camii’nden başlayıp, Cumhuriyet Bulvarınca devam eden ve Orhaniye Mahallesi Devlet Hastanesi çevresinde kümelenen eski mezarlıkları, mezbele durumuna gelen hüda-i nabit halde yetişen kürleri ve çalılıkları imha etti. Hamursuz eteğinde yeni bir mezarlık yaptırdı. Şehir içindeki sokak aralarındaki bütün mezarları yeni mezarlığa nakletti.
Cumhuriyet Alanı’nı yaptırarak bu alanı, Marmaris ve Aydın yönlerine uzayan geniş yollara bağladı. Alanın ortasına, 1937 yılının 29 Ekim töreninde açtığı ve mimar Nusret Sunan’a yaptırdığı Atatürk Anıtını dikti.
Bu anıt, yüzünü, muzaffer ordularına “Ordular! İlk hedefiniz Akdeniz’dir, ileri!” diye hedef gösterdiği Akdeniz’e ve Recai Güreli’nin temelini attığı Hükümet Konağı’na çevirmiştir.
Vali Güreli, Kazancı Şeyh mezarlığını, Kusuoğlu ve İskender bahçelerini kamulaştırarak ve uygun çakıllı toprakla doldurarak bugünkü Şehir Stadı’nı yaptırdı.
Hacıpaşaoğlu Ali Adnan İzmirli’nin işletmeciliğini yaptığı ve 1925 yılında kurulan Muğla Elektrik Fabrikası’nı satın alarak, şehir elektriği şebekesini genişletti.
Açtığı tüm alan, cadde ve bulvarları yaz-kış yeşil dokusunu bozmayan ağaç türleriyle donattı. Şehir koruluğunu kurarak, ailelerin ve gençlerin piknik ihtiyaçlarını giderdi.
İlin bütün köylerine, toplam uzunluğu 1.860 km.’yi bulan ve büyük ölçüde imece yöntemiyle bitirilen köy yolları açtırdı.
60 km.’lik Tavas yolunu, 165 km.’lik Fethiye yolunu, 80 km.’lik Marmaris-Datça yolunu, 15 km.’lik Ula-Çiçekli-Karabörtlen yolunu açtı.
Zamanında Türkiye’nin büyük köprüleri arasında yer alan Namnam ve Dalaman köprülerini yaptırdı.
Datça’nın bugünkü merkezi olan İskele Mahallesi’ni kurdurdu. Buraya turistik otel yaptırdı.
İlin 101 köyüne, köy konağı ve konuk evi yaptırdı.
Kozlukuyu-Akçapınar arasındaki sivrisinek üreme alanı olan bataklığı kuruttu. Bugün, yerli ve yabancı gezginlerin hayranlığını çeken Gökova-Okaliptüslü Yolu hizmete açtı.
İlin belli başlı köylerine örnek genel tuvaletler, çamaşır evleri, sulama yalakları ve köy mezbahaları yaptırdı.
İl merkezinde yaptırdığı büyük Halkevi binasıyla, ilçelerde ve bucaklarda açtırdığı Halkodaları’nda, Muğla gençliğini kültürel ve sosyal alanlarda bilgi ve beceri sahibi yaptı.
Köy gelirlerini arttırmak amacıyla köy zeytinlikleri, elma, erik, kayısı, şeftali bahçeleri kurdurdu.
Hazinenin hammadde kaynaklarında kireç ve kiremit ocakları açtırdı.
İl genelinde kurdurduğu at, boğa, tavuk ve tohum ıslah istasyonlarıyla tüm ilde sağlıklı hayvan ve ürün hamlesini başlattı.
Merkezde, Muğla Belediyesi’nin katkılarını alarak, çöp imha ve temizleme faaliyetlerini yönlendirdi.
İnsan ve çevre sağlığına önem verdi; il merkezine yeni su şebekesi, yollara, alanlara yeni çeşmeler yaptırdı.
Sıtma, frengi, verem aşısı kampanyasını başlattı. Böylece sıtmanın ve veremin önünü ilimizde ilk kesen Vali oldu.
Köy muhtarlıklarına hesap düzeni getirdi. Önemli köy gruplarını belirledi. Bu grupları hesap-kitap bilen köy katipleriyle denetledi.
Jandarma telefon hatlarını Seki Yaylası’nın en uç köyüne kadar, yenileterek götürdü. Köylerin haberleşmeleri bu telefonlarla yapıldı.
Şehir Stadı’nı Muğla gençliğine kazandırdıktan sonra, Beden Terbiyesi Muğla İl Başkanlığı’na öğretmen Esat Caner’i, Futbol Ajanlığı’na öğretmen Osman Kasapoğlu’nu, Su Sporları Ajanlığı’na öğretmen Osman Günsan’ı atayarak, Muğla’da amatör sporun ivme kazanmasını sağladı.
Bisiklet, voleybol, basketbol, binicilik, atletizm ve dağ sporlarını faaliyete geçirdi. İlçeler arasında yarışmalar açtı. Göktepe Kayak Merkezi’ni kurdu.
Muğla Yayla Spor Kulübünü, “Muğla Gençlik Spor” olarak yeniden yapılandırdı. Bu kulübe, Ege Bölgesi’nin ünlü futbolcularını transfer etti. Onların Muğla’da kalmaları için kendilerine iş, evlilik olanakları sağladı.
Muğla Gençlik Spor Kulübü, bu yapılanmadan sonra Türkiye Amatör Küme Şampiyonası’nda başarılı maçlar çıkardı. Afyon’da, Bursa Acar İdmanyurdu ile finali oynayan Muğla Gençlik Spor, Muğla’ya Türkiye ikinciliğini getirdi.
Vali Recai Güreli’nin 1939 yılında Balıkesir Valiliğine atanmasından sonra ülke, başlayan II. Dünya Savaşı’nın buhranına girdi. Dünyada olduğu gibi, ülkemizde ve ilimizde de tüm yatırımlar durdu. 1939-1949 yılları arasında, Muğla Valiliğini İbrahim Ethem Akıncı yaptı. Akıncı, Kurtuluş Savaşı’nda Demirci Cephesini kurmuş ve bu cephede üstün hizmetleri geçmiş bir Kuva-i Milliyeci idi. Bugünkü Hükümet Konağı, Vali Akıncı’nın zamanında bitirilerek hizmete açıldı.
Ölüm tarihi 1928 yılına kadar 14 yıl Belediye Başkanlığı yapan Ragıp Bey’den sonra, bir başka Kuvvacı olan Dr. Hüseyin Avni Topaloğlu Belediye başkanı oldu. 1931’de Muğla milletvekili seçilmesi ile göreve bir başka kuvvacı, İskender Alper geldi.
İskender Alper, 1950 yılına kadar sürdürdüğü 19 yıllık Belediye Başkanlığı döneminde, kenti çağdaş belediyecilik anlayışı ile yönetti. Ankara’da Ata’nın etrafında kümelenen Muğlalı seçkinlerle ilgisini hiç kesmedi. Özellikle Vali Recai Güreli ile kurmuş olduğu eşgüdüm sonucunda kentin imarı, yeni alanların ve bulvarların açılımı, kentin yeşillendirilmesi ve ağaçlandırılması çalışmalarında başarılı hizmetler gördü.
1950-1955 yılları arasında seçimle gelen Naci Karaosmanoğlu, beş yıl Belediye başkanlığı yaptı. 1955-1960 yılları arasında Muğla Belediye Başkanlığını Vali Esat Kaya Ayman yüklendi. Naci Karaosmanoğlu, İskender Alper’in başlattığı imar faaliyetlerini sürdürdü. Halkın içinden çıkmayarak, halkın istek ve yönelimini Belediyenin meclis ve encümen toplantılarında çok iyi değerlendirdi.
Muğla, Vali Şerif Tüten’in göreve başladığı 1961 yılından itibaren turizm olgusuyla tanışmaya başladı. Şerif Tüten, dünyaca ünlü bilim adamı Prof. Dr. Bade’yi Muğla’ya davet etti. İlimizin arkeolojik ve turistik değerlerini Bade’nin önüne serdi. Ona turizmin master planlarını yaptırdı. Köyceğiz-Dalyan projesinin öne geçmesi Vali Tüten’in zamanına rastlar.
Muğla, hızlı ve planlı turizm hareketlerine Vali Özer Türk (1971-1975) zamanında kavuşur. Vali Özer Türk’ün öncülüğünde kurulan Aktur, Datça’da 2500, Bodrum’da 700 yataklı siteleriyle ülkenin turizm potansiyeline olumlu katkılar sağladı. Bu siteler, dış turizme de açılarak, ilimize önemli döviz girdilerinin gelmesine neden oldu. Her iki sitenin 10 yıldan bu yana Mavi Bayrak ile ödüllendirilmiş olması, Vali Özer Türk’ün altyapıya önem veren planlama anlayışının sonucudur.
Halen Cumhurbaşkanlığı Genel Sekreteri olarak görev yapmakta olan Kemal Nehrozoğlu, 1981-1984 yılları arasında Muğla Valiliğinde bulundu. Nehrozoğlu döneminde Muğla, halk eğitim çalışmalarını ilin en küçük yerleşim birimlerine kadar götürdü. Okuma-yazma ve beceri kazanma kurslarından binlerce kişi yararlandı.
Nehrozoğlu döneminde Özel İdarelerin verimsiz kalmış yatırımları ele alındı. Örneğin, Muğla Kireç Sanayi ile Köyceğiz Köytaş Fabrikaları yeniden yapılandırıldı. Üretime ve kara geçmeleri için büyük gayret gösterildi. İlimizin geleneksel mimari yapısı, bu dönemde esaslı korumaya alındı. Dünyaca ünlü Muğla hemşehrisi Nail Vahdet Çakırhan’ın geleneksel mimari dalındaki çalışmaları teşvik edildi. Bu teşvikler sonucunda meydana getirilen Çakırhan yapıları, 1983 yılında Ağa Han Ödülü’nü aldı.
1970’li ve 2000’li yıllar arasındaki Belediye başkanları Haluk Özsoy, Erman Şahin, Orhan Çakır ve Dr. Osman Gürün, Muğla’yı güzelleştirme çalışmalarında önemli hizmetler gördüler. Özelikle Erman Şahin döneminde başlayan çevreyi geleneksel yapısı ve mimarisi ile koruma çalışmaları, dönemin Belediye İmar Müdürü Oktay Ekinci’nin de katkısıyla, önemli başarıların alınmasına neden oldu. Bu dönemde yurdun çeşitli bölgelerinde toplanan şehircilik toplantılarında Şahin, Çakır ve Gürün’e Muğla’nın yansıttığı bilinç ve bilgi dolu şehircilik nedeniyle ödüller verildi.
Muğla bugün, ülkeye giren 4 milyar dolarlık turizm girdisinin tek başına dörtte birini karşılamaktadır. Her yıl artan modern tesisleri, bu tesislerin rantabilitesine verilen önem, Şerif Tüten ile Özer Türk’ün geniş ve derin ufuklarında açmış olan turizm realitesi, dünyaca bilinmekte ve fark edilmektedir.
Vali Erol Çakır döneminde (1988-1991) köy yollarının ıslahına önem verildi, yeni köy yollarının açılması sağlandı.
Cumhuriyet döneminin ilk kadın Valisi olarak Muğla’da göreve başlayan Dr. Lale Aytaman (1991-1995), ildeki geleneksel el dokumacılığını teşvik etti. Merkeze bağlı Yeşilyurt Beldesi ile Fethiye’ye bağlı Üzümlü Beldesinde kooperatifler kurdurarak ya da kurulu kooperatifleri maddi finansmanla destekleyerek, Muğla el sanatlarının Türkiye pazarlarında rağbet görmesini ve alıcı bulmasını sağladı.
Vali A.Cemil Serhadlı (1996-1999), ilin sağlıksız ve yetersiz içme suyu problemine el attı. Bu sınıftaki köylerin tümünde Köy Hizmetleri’ni seferber etti.
Vali Lütfi Yiğenoğlu (1999-2001), ilin turizm potansiyelini yeniden planlayarak Muğla’yı yeni turizm hamlelerine yöneltti.
İlimizde ikinci çalışma yılını doldurmak üzere olan Vali Hüseyin Aksoy’un, kıyılardan kırlara ve dağlara çevrilen turizm bakışı, ilimize Fethiye Eren Dağı ile Köyceğiz Sandras Dağı değerlerini yeniden kazandırmış bulunmaktadır. Bu iki turizm cazibe merkezine kazandırılacak yeni tesislerin ve bu tesislerin ardı sıra sürecek ilgi ve desteklerin ilimiz ekonomisini, sosyal yapısını ve kültürel birikimini daha üst düzeylere taşıması beklenmektedir.
ATATÜRK ve MUĞLA
Atatürk ve Muğla’nın Kurtuluş Savaşı’ndan bu yana olan beraberliği daha önceki sayfalarda verilmiş bulunmaktadır.
Muğla’nın, Sivas için toplanan Ekim 1919 kongresinden M. Kemal Paşa’ya çektiği bağlılık telgrafı ve bu telgrafa Paşa’nın verdiği övgü dolu yanıt, bu beraberliğin ilk halkalarını oluşturur.
M. Kemal Paşa’nın Diyarbakır’da görevli iken tanıdığı Genç Mutasarrıfı Serficeli Hilmi Bey’in, Menteşe Mutasarrıfı olarak bulunduğu 1919’da Sivas’a Kongre üyesi olarak seçilmiş oluşu, bu beraberliğin bir başka halkasını oluşturur.
Atatürk’ün Muğla ile olan bu beraberliğinin Kurtuluş Savaşı süresince, Meclis’te ve cephede bizzat yanında olan Muğla aydınları ve seçkinleriyle takviyesi, zincirin bir başka önemli halkasını oluşturur.
Atatürk, yaşamı boyunca Anadolu’da bazı il ve ilçeleri ziyaret etti. Atatürk, karayoluyla ulaşması o yıllarda mümkün olmayan Fethiye’ye 21.02.1935 Perşembe günü, Marmaris’e ise 23.02.1935 Cumartesi günü Marmaris’e uğrayabilir. Her iki beldenin yöneticileriyle, Fırka sorumlularıyla ve halk ile geniş görüşmeler ve konuşmalar yapmıştır. Doğal ve arızi engeller nedeniyle gidemediği iller arasında yer alan Muğla’yı, 1937 yılında ziyaret etmek ister. Muğla Valisi Recai Güreli’nin davetini kabul eden Büyük Önder için Muğla’da, Belediye Başkanı İskender Alper’in başkanlığında, Osman Kasapoğlu, Esat Caner, Osman Günsan, Neşet Dişçigil, Abidin Çakır, Faik Gazezoğlu ve sarraf Fevzi Altınay’dan oluşan bir Hazırlama-Ağırlama Komitesi kurulur. Bu komite, şimdiki Turizm-Otelcilik Lisesi Uygulama Oteli’nin 2. katını, banyolu, kabul salonlu ve yatak odalı halde “Reisicumhur Dairesi” olarak hazırlar.
Ata’nın “gül kurusu” rengini sevdiği bilindiğinden, yatak takımından tüm mefruşata kadar olan döşemeler bu renkten seçilir. Ata için gümüş yemek takımları, kristal mutfak takımları, sürahiler alınır. Evlerinde halı olan Muğla hemşehrisi, Ata’nın geçeceği yerlere serilmek üzere evinde bulunan halıları Belediye’ye ödünç verir. Bütün bu hazırlıkların maddi finansmanını, dönemin Belediye muhasebecisi olan Mehmet Türdü, Belediye bütçesinden yapmış ve ödemiştir.
Fakat aynı günlerde Çanakkale Boğazı’nda beklenmedik bir olay olur. Şeker çuvalları altında çok miktarda silah kaçıran bir İtalyan şilebine Ata’nın emri ile el konur. II. Dünya Savaşı’nın çanları çalınmaya başlamıştır. İtalya, bu çanları çalan devletlerin en başındadır.
Atatürk, Muğla yolundan geri dönerek Çanakkale’ye intikal eder. Bu gemi daha sonra Türk Donanma Kuvvvetleri’ne teslim edilir. Donanmanın İzmir’i ziyaretinde, o yıllarda İzmir’de olan H. Nuri Öncüer, üç bacalı bu gemiyi “Ata’nın Muğla gezisini engelleyen gemi sen misin?” diyerek, iki defa ziyaret etmiştir. Bu olayın hemen ardından Hatay Olayı baş gösterir. Ata’yı bir yıl sonra ebediyete götürecek olan hastalık da o günlerde kendini iyice göstermeye başlamıştır. Bu önemli siyasal nedenler ve sağlık sorunları sebebiyle, Büyük Atatürk’ün Muğla ziyareti gerçekleşmez.
Muğla Halkevi’nin batı yakası üst katında Atatürk için hazırlanan dairede, 1949 yılı Ağustos ayında Muğla’yı ziyaret eden Cumhurbaşkanı İsmet İnönü kaldı. İsmet İnönü’nün yatak, yorgan ve çarşafları Sevim-Hasan Özsoy için hazırlanan çeyiz takımından alındı. Bu daire, Halkevinin bu bölümünün Kız Meslek Lisesine verileceği 1955’e kadar bütün mefruşatı ve döşemesiyle eski karakterini korumaktaydı.
Gerçekleşmeyen bu ziyaret nedeniyle alınan meze, içki ve yiyecekler Hazırlama-Ağırlama Komisyonu tarafından satın alındı.
Aziz Atatürk’ü karşılama olanağına kavuşamayan Hazırlama-Ağırlama Komitesi üyelerinden Osman Kasapoğlu, Osman Günsan ve Esat Caner, Ünal Türkeş’e verdikleri mülakat yanıtlarında, “Muğla’nın Atatürk’ü karşılayamaması her ne kadar üzüntü kaynağı olmuşsa da, onun ilkelerini, eserlerini, devrimlerini sonuna kadar yüreğinde hisseden Muğla’nın, bu yüce duygusuyla bu üzüntüsünü aştığını” söylemişlerdir.
10 Kasım 1954’te Etnoğrafya Müzesi’nden Anıtkabir’e götürülen Atatürk’ün mezarına Muğla’dan 1 çuval dolusu Muğla toprağı gönderildi. Bu toprak Ankara’ya Kazım Eren tarafından götürüldü. Kazım Eren, sahip oldukları Doğru Yolda firmasına ait bir otobüse Muğlalıları bindirerek Ankara’ya gitti.
Ünal TÜRKEŞ 'in Araştırmalarından Alınmıştır
Cumhuriyet kurulduğunda Muğla Valisi, Asaf Talat Bey’dir. Belediye Başkanı, 1914 yılından bu yana seçimle gelen ve Kuva-i Milliye’yi Muğla’da kuran Zorbazzade Ragıp Bey’dir.
Cumhuriyetin ilk iki valisi Asaf Talat ve Hüsnü Beyler döneminde, kentin ve ilin ufkunu açacak çalışmalar görülmez.
1928’de Muğla Valisi olan Salih Cemal Bey döneminde, Cumhuriyetin ilk imar faaliyetleri başlar. Vali Konağı, Aydınlı müteahhit Halil Bey’e 52 bin Türk lirasına ihale edilir. Salih Cemal Bey, bugünkü Ziraat Bankası’nın yerindeki Kulüp Binasını, Kurşunlu Camii karşısında yanmış olan Belediye sineması yerindeki Kulüp Sinemasını, Atatürk İlkokulu’nu ve bugünkü Ticaret Lisesi’nin yerindeki Erkek Sanat Enstitüsü’nü yaptırdı. Muğla-Marmaris yolunu ıslah etti; ilimizdeki Tarım-Kredi Kooperatifleri hareketini başlattı.
Salih Cemal Bey’i izleyen Ömer Cevat (Ökmen) Bey döneminde, Salih Cemal Bey zamanında başlayan ve yarım kalan işler tamamlandı. Ömer Cevat Bey, Atatürk İlkokulu’nun bahçesine, kentin ilk Atatürk abidesini açtı. Beş ayak merdivenle çıkılan, zeminden üç metre yükseklikteki abidenin masraflarını Muğlalı Faik Gazezoğlu karşıladı. Cumhuriyet’in 10. yıl kutlamaları bu abidenin etrafında yapıldı.
Muğla’ya Tokat Valiliğinden gelen ve 01.04.1936’da göreve başlayan Recai Güreli, ilimizden ayrıldığı ve Balıkesir Valiliğine atandığı tarih olan 25.05.1939 yılına kadar Muğla’da büyük işler yaptı:
Muğla’nın ilk imar planını hazırlattı.
Bu plana göre Muğla Hükümet Konağı inşaatını başlattı. Muğla Halkevi’ni yaptırıp hizmete açtı. Kurşunlu Camii’nden başlayıp, Cumhuriyet Bulvarınca devam eden ve Orhaniye Mahallesi Devlet Hastanesi çevresinde kümelenen eski mezarlıkları, mezbele durumuna gelen hüda-i nabit halde yetişen kürleri ve çalılıkları imha etti. Hamursuz eteğinde yeni bir mezarlık yaptırdı. Şehir içindeki sokak aralarındaki bütün mezarları yeni mezarlığa nakletti.
Cumhuriyet Alanı’nı yaptırarak bu alanı, Marmaris ve Aydın yönlerine uzayan geniş yollara bağladı. Alanın ortasına, 1937 yılının 29 Ekim töreninde açtığı ve mimar Nusret Sunan’a yaptırdığı Atatürk Anıtını dikti.
Bu anıt, yüzünü, muzaffer ordularına “Ordular! İlk hedefiniz Akdeniz’dir, ileri!” diye hedef gösterdiği Akdeniz’e ve Recai Güreli’nin temelini attığı Hükümet Konağı’na çevirmiştir.
Vali Güreli, Kazancı Şeyh mezarlığını, Kusuoğlu ve İskender bahçelerini kamulaştırarak ve uygun çakıllı toprakla doldurarak bugünkü Şehir Stadı’nı yaptırdı.
Hacıpaşaoğlu Ali Adnan İzmirli’nin işletmeciliğini yaptığı ve 1925 yılında kurulan Muğla Elektrik Fabrikası’nı satın alarak, şehir elektriği şebekesini genişletti.
Açtığı tüm alan, cadde ve bulvarları yaz-kış yeşil dokusunu bozmayan ağaç türleriyle donattı. Şehir koruluğunu kurarak, ailelerin ve gençlerin piknik ihtiyaçlarını giderdi.
İlin bütün köylerine, toplam uzunluğu 1.860 km.’yi bulan ve büyük ölçüde imece yöntemiyle bitirilen köy yolları açtırdı.
60 km.’lik Tavas yolunu, 165 km.’lik Fethiye yolunu, 80 km.’lik Marmaris-Datça yolunu, 15 km.’lik Ula-Çiçekli-Karabörtlen yolunu açtı.
Zamanında Türkiye’nin büyük köprüleri arasında yer alan Namnam ve Dalaman köprülerini yaptırdı.
Datça’nın bugünkü merkezi olan İskele Mahallesi’ni kurdurdu. Buraya turistik otel yaptırdı.
İlin 101 köyüne, köy konağı ve konuk evi yaptırdı.
Kozlukuyu-Akçapınar arasındaki sivrisinek üreme alanı olan bataklığı kuruttu. Bugün, yerli ve yabancı gezginlerin hayranlığını çeken Gökova-Okaliptüslü Yolu hizmete açtı.
İlin belli başlı köylerine örnek genel tuvaletler, çamaşır evleri, sulama yalakları ve köy mezbahaları yaptırdı.
İl merkezinde yaptırdığı büyük Halkevi binasıyla, ilçelerde ve bucaklarda açtırdığı Halkodaları’nda, Muğla gençliğini kültürel ve sosyal alanlarda bilgi ve beceri sahibi yaptı.
Köy gelirlerini arttırmak amacıyla köy zeytinlikleri, elma, erik, kayısı, şeftali bahçeleri kurdurdu.
Hazinenin hammadde kaynaklarında kireç ve kiremit ocakları açtırdı.
İl genelinde kurdurduğu at, boğa, tavuk ve tohum ıslah istasyonlarıyla tüm ilde sağlıklı hayvan ve ürün hamlesini başlattı.
Merkezde, Muğla Belediyesi’nin katkılarını alarak, çöp imha ve temizleme faaliyetlerini yönlendirdi.
İnsan ve çevre sağlığına önem verdi; il merkezine yeni su şebekesi, yollara, alanlara yeni çeşmeler yaptırdı.
Sıtma, frengi, verem aşısı kampanyasını başlattı. Böylece sıtmanın ve veremin önünü ilimizde ilk kesen Vali oldu.
Köy muhtarlıklarına hesap düzeni getirdi. Önemli köy gruplarını belirledi. Bu grupları hesap-kitap bilen köy katipleriyle denetledi.
Jandarma telefon hatlarını Seki Yaylası’nın en uç köyüne kadar, yenileterek götürdü. Köylerin haberleşmeleri bu telefonlarla yapıldı.
Şehir Stadı’nı Muğla gençliğine kazandırdıktan sonra, Beden Terbiyesi Muğla İl Başkanlığı’na öğretmen Esat Caner’i, Futbol Ajanlığı’na öğretmen Osman Kasapoğlu’nu, Su Sporları Ajanlığı’na öğretmen Osman Günsan’ı atayarak, Muğla’da amatör sporun ivme kazanmasını sağladı.
Bisiklet, voleybol, basketbol, binicilik, atletizm ve dağ sporlarını faaliyete geçirdi. İlçeler arasında yarışmalar açtı. Göktepe Kayak Merkezi’ni kurdu.
Muğla Yayla Spor Kulübünü, “Muğla Gençlik Spor” olarak yeniden yapılandırdı. Bu kulübe, Ege Bölgesi’nin ünlü futbolcularını transfer etti. Onların Muğla’da kalmaları için kendilerine iş, evlilik olanakları sağladı.
Muğla Gençlik Spor Kulübü, bu yapılanmadan sonra Türkiye Amatör Küme Şampiyonası’nda başarılı maçlar çıkardı. Afyon’da, Bursa Acar İdmanyurdu ile finali oynayan Muğla Gençlik Spor, Muğla’ya Türkiye ikinciliğini getirdi.
Vali Recai Güreli’nin 1939 yılında Balıkesir Valiliğine atanmasından sonra ülke, başlayan II. Dünya Savaşı’nın buhranına girdi. Dünyada olduğu gibi, ülkemizde ve ilimizde de tüm yatırımlar durdu. 1939-1949 yılları arasında, Muğla Valiliğini İbrahim Ethem Akıncı yaptı. Akıncı, Kurtuluş Savaşı’nda Demirci Cephesini kurmuş ve bu cephede üstün hizmetleri geçmiş bir Kuva-i Milliyeci idi. Bugünkü Hükümet Konağı, Vali Akıncı’nın zamanında bitirilerek hizmete açıldı.
Ölüm tarihi 1928 yılına kadar 14 yıl Belediye Başkanlığı yapan Ragıp Bey’den sonra, bir başka Kuvvacı olan Dr. Hüseyin Avni Topaloğlu Belediye başkanı oldu. 1931’de Muğla milletvekili seçilmesi ile göreve bir başka kuvvacı, İskender Alper geldi.
İskender Alper, 1950 yılına kadar sürdürdüğü 19 yıllık Belediye Başkanlığı döneminde, kenti çağdaş belediyecilik anlayışı ile yönetti. Ankara’da Ata’nın etrafında kümelenen Muğlalı seçkinlerle ilgisini hiç kesmedi. Özellikle Vali Recai Güreli ile kurmuş olduğu eşgüdüm sonucunda kentin imarı, yeni alanların ve bulvarların açılımı, kentin yeşillendirilmesi ve ağaçlandırılması çalışmalarında başarılı hizmetler gördü.
1950-1955 yılları arasında seçimle gelen Naci Karaosmanoğlu, beş yıl Belediye başkanlığı yaptı. 1955-1960 yılları arasında Muğla Belediye Başkanlığını Vali Esat Kaya Ayman yüklendi. Naci Karaosmanoğlu, İskender Alper’in başlattığı imar faaliyetlerini sürdürdü. Halkın içinden çıkmayarak, halkın istek ve yönelimini Belediyenin meclis ve encümen toplantılarında çok iyi değerlendirdi.
Muğla, Vali Şerif Tüten’in göreve başladığı 1961 yılından itibaren turizm olgusuyla tanışmaya başladı. Şerif Tüten, dünyaca ünlü bilim adamı Prof. Dr. Bade’yi Muğla’ya davet etti. İlimizin arkeolojik ve turistik değerlerini Bade’nin önüne serdi. Ona turizmin master planlarını yaptırdı. Köyceğiz-Dalyan projesinin öne geçmesi Vali Tüten’in zamanına rastlar.
Muğla, hızlı ve planlı turizm hareketlerine Vali Özer Türk (1971-1975) zamanında kavuşur. Vali Özer Türk’ün öncülüğünde kurulan Aktur, Datça’da 2500, Bodrum’da 700 yataklı siteleriyle ülkenin turizm potansiyeline olumlu katkılar sağladı. Bu siteler, dış turizme de açılarak, ilimize önemli döviz girdilerinin gelmesine neden oldu. Her iki sitenin 10 yıldan bu yana Mavi Bayrak ile ödüllendirilmiş olması, Vali Özer Türk’ün altyapıya önem veren planlama anlayışının sonucudur.
Halen Cumhurbaşkanlığı Genel Sekreteri olarak görev yapmakta olan Kemal Nehrozoğlu, 1981-1984 yılları arasında Muğla Valiliğinde bulundu. Nehrozoğlu döneminde Muğla, halk eğitim çalışmalarını ilin en küçük yerleşim birimlerine kadar götürdü. Okuma-yazma ve beceri kazanma kurslarından binlerce kişi yararlandı.
Nehrozoğlu döneminde Özel İdarelerin verimsiz kalmış yatırımları ele alındı. Örneğin, Muğla Kireç Sanayi ile Köyceğiz Köytaş Fabrikaları yeniden yapılandırıldı. Üretime ve kara geçmeleri için büyük gayret gösterildi. İlimizin geleneksel mimari yapısı, bu dönemde esaslı korumaya alındı. Dünyaca ünlü Muğla hemşehrisi Nail Vahdet Çakırhan’ın geleneksel mimari dalındaki çalışmaları teşvik edildi. Bu teşvikler sonucunda meydana getirilen Çakırhan yapıları, 1983 yılında Ağa Han Ödülü’nü aldı.
1970’li ve 2000’li yıllar arasındaki Belediye başkanları Haluk Özsoy, Erman Şahin, Orhan Çakır ve Dr. Osman Gürün, Muğla’yı güzelleştirme çalışmalarında önemli hizmetler gördüler. Özelikle Erman Şahin döneminde başlayan çevreyi geleneksel yapısı ve mimarisi ile koruma çalışmaları, dönemin Belediye İmar Müdürü Oktay Ekinci’nin de katkısıyla, önemli başarıların alınmasına neden oldu. Bu dönemde yurdun çeşitli bölgelerinde toplanan şehircilik toplantılarında Şahin, Çakır ve Gürün’e Muğla’nın yansıttığı bilinç ve bilgi dolu şehircilik nedeniyle ödüller verildi.
Muğla bugün, ülkeye giren 4 milyar dolarlık turizm girdisinin tek başına dörtte birini karşılamaktadır. Her yıl artan modern tesisleri, bu tesislerin rantabilitesine verilen önem, Şerif Tüten ile Özer Türk’ün geniş ve derin ufuklarında açmış olan turizm realitesi, dünyaca bilinmekte ve fark edilmektedir.
Vali Erol Çakır döneminde (1988-1991) köy yollarının ıslahına önem verildi, yeni köy yollarının açılması sağlandı.
Cumhuriyet döneminin ilk kadın Valisi olarak Muğla’da göreve başlayan Dr. Lale Aytaman (1991-1995), ildeki geleneksel el dokumacılığını teşvik etti. Merkeze bağlı Yeşilyurt Beldesi ile Fethiye’ye bağlı Üzümlü Beldesinde kooperatifler kurdurarak ya da kurulu kooperatifleri maddi finansmanla destekleyerek, Muğla el sanatlarının Türkiye pazarlarında rağbet görmesini ve alıcı bulmasını sağladı.
Vali A.Cemil Serhadlı (1996-1999), ilin sağlıksız ve yetersiz içme suyu problemine el attı. Bu sınıftaki köylerin tümünde Köy Hizmetleri’ni seferber etti.
Vali Lütfi Yiğenoğlu (1999-2001), ilin turizm potansiyelini yeniden planlayarak Muğla’yı yeni turizm hamlelerine yöneltti.
İlimizde ikinci çalışma yılını doldurmak üzere olan Vali Hüseyin Aksoy’un, kıyılardan kırlara ve dağlara çevrilen turizm bakışı, ilimize Fethiye Eren Dağı ile Köyceğiz Sandras Dağı değerlerini yeniden kazandırmış bulunmaktadır. Bu iki turizm cazibe merkezine kazandırılacak yeni tesislerin ve bu tesislerin ardı sıra sürecek ilgi ve desteklerin ilimiz ekonomisini, sosyal yapısını ve kültürel birikimini daha üst düzeylere taşıması beklenmektedir.
ATATÜRK ve MUĞLA
Atatürk ve Muğla’nın Kurtuluş Savaşı’ndan bu yana olan beraberliği daha önceki sayfalarda verilmiş bulunmaktadır.
Muğla’nın, Sivas için toplanan Ekim 1919 kongresinden M. Kemal Paşa’ya çektiği bağlılık telgrafı ve bu telgrafa Paşa’nın verdiği övgü dolu yanıt, bu beraberliğin ilk halkalarını oluşturur.
M. Kemal Paşa’nın Diyarbakır’da görevli iken tanıdığı Genç Mutasarrıfı Serficeli Hilmi Bey’in, Menteşe Mutasarrıfı olarak bulunduğu 1919’da Sivas’a Kongre üyesi olarak seçilmiş oluşu, bu beraberliğin bir başka halkasını oluşturur.
Atatürk’ün Muğla ile olan bu beraberliğinin Kurtuluş Savaşı süresince, Meclis’te ve cephede bizzat yanında olan Muğla aydınları ve seçkinleriyle takviyesi, zincirin bir başka önemli halkasını oluşturur.
Atatürk, yaşamı boyunca Anadolu’da bazı il ve ilçeleri ziyaret etti. Atatürk, karayoluyla ulaşması o yıllarda mümkün olmayan Fethiye’ye 21.02.1935 Perşembe günü, Marmaris’e ise 23.02.1935 Cumartesi günü Marmaris’e uğrayabilir. Her iki beldenin yöneticileriyle, Fırka sorumlularıyla ve halk ile geniş görüşmeler ve konuşmalar yapmıştır. Doğal ve arızi engeller nedeniyle gidemediği iller arasında yer alan Muğla’yı, 1937 yılında ziyaret etmek ister. Muğla Valisi Recai Güreli’nin davetini kabul eden Büyük Önder için Muğla’da, Belediye Başkanı İskender Alper’in başkanlığında, Osman Kasapoğlu, Esat Caner, Osman Günsan, Neşet Dişçigil, Abidin Çakır, Faik Gazezoğlu ve sarraf Fevzi Altınay’dan oluşan bir Hazırlama-Ağırlama Komitesi kurulur. Bu komite, şimdiki Turizm-Otelcilik Lisesi Uygulama Oteli’nin 2. katını, banyolu, kabul salonlu ve yatak odalı halde “Reisicumhur Dairesi” olarak hazırlar.
Ata’nın “gül kurusu” rengini sevdiği bilindiğinden, yatak takımından tüm mefruşata kadar olan döşemeler bu renkten seçilir. Ata için gümüş yemek takımları, kristal mutfak takımları, sürahiler alınır. Evlerinde halı olan Muğla hemşehrisi, Ata’nın geçeceği yerlere serilmek üzere evinde bulunan halıları Belediye’ye ödünç verir. Bütün bu hazırlıkların maddi finansmanını, dönemin Belediye muhasebecisi olan Mehmet Türdü, Belediye bütçesinden yapmış ve ödemiştir.
Fakat aynı günlerde Çanakkale Boğazı’nda beklenmedik bir olay olur. Şeker çuvalları altında çok miktarda silah kaçıran bir İtalyan şilebine Ata’nın emri ile el konur. II. Dünya Savaşı’nın çanları çalınmaya başlamıştır. İtalya, bu çanları çalan devletlerin en başındadır.
Atatürk, Muğla yolundan geri dönerek Çanakkale’ye intikal eder. Bu gemi daha sonra Türk Donanma Kuvvvetleri’ne teslim edilir. Donanmanın İzmir’i ziyaretinde, o yıllarda İzmir’de olan H. Nuri Öncüer, üç bacalı bu gemiyi “Ata’nın Muğla gezisini engelleyen gemi sen misin?” diyerek, iki defa ziyaret etmiştir. Bu olayın hemen ardından Hatay Olayı baş gösterir. Ata’yı bir yıl sonra ebediyete götürecek olan hastalık da o günlerde kendini iyice göstermeye başlamıştır. Bu önemli siyasal nedenler ve sağlık sorunları sebebiyle, Büyük Atatürk’ün Muğla ziyareti gerçekleşmez.
Muğla Halkevi’nin batı yakası üst katında Atatürk için hazırlanan dairede, 1949 yılı Ağustos ayında Muğla’yı ziyaret eden Cumhurbaşkanı İsmet İnönü kaldı. İsmet İnönü’nün yatak, yorgan ve çarşafları Sevim-Hasan Özsoy için hazırlanan çeyiz takımından alındı. Bu daire, Halkevinin bu bölümünün Kız Meslek Lisesine verileceği 1955’e kadar bütün mefruşatı ve döşemesiyle eski karakterini korumaktaydı.
Gerçekleşmeyen bu ziyaret nedeniyle alınan meze, içki ve yiyecekler Hazırlama-Ağırlama Komisyonu tarafından satın alındı.
Aziz Atatürk’ü karşılama olanağına kavuşamayan Hazırlama-Ağırlama Komitesi üyelerinden Osman Kasapoğlu, Osman Günsan ve Esat Caner, Ünal Türkeş’e verdikleri mülakat yanıtlarında, “Muğla’nın Atatürk’ü karşılayamaması her ne kadar üzüntü kaynağı olmuşsa da, onun ilkelerini, eserlerini, devrimlerini sonuna kadar yüreğinde hisseden Muğla’nın, bu yüce duygusuyla bu üzüntüsünü aştığını” söylemişlerdir.
10 Kasım 1954’te Etnoğrafya Müzesi’nden Anıtkabir’e götürülen Atatürk’ün mezarına Muğla’dan 1 çuval dolusu Muğla toprağı gönderildi. Bu toprak Ankara’ya Kazım Eren tarafından götürüldü. Kazım Eren, sahip oldukları Doğru Yolda firmasına ait bir otobüse Muğlalıları bindirerek Ankara’ya gitti.
Ünal TÜRKEŞ 'in Araştırmalarından Alınmıştır
KURTULUŞ SAVASINDA MUĞLA
KURTULUŞ SAVAŞINDA MUĞLA
İtalya’nın Menteşe’yi İşgali
Birinci Dünya Savaşı’ndan sonra Osmanlı İmparatorluğu yenik devletler arasında sayıldı. Yenik devlet olarak imzaladığı Sevr anlaşmasıyla, İmparatorluk toprakları galip Avrupa devletlerinin fiili istilasına uğradı. Bu anlaşmaya göre Menteşe, İtalya’nın işgaline uğradı. (11.05.1919)
İtalya’nın Menteşe’deki işgalinde, Yunanistan’ın silahlı mezalimi görülmez. İtalya, Menteşe’ye “Hululü Muslihane Politikası (ılımlı, barışçıl politika)” güderek çıkarma yaptı.
İtalyan işgali üzerine Muğla’da kuvvacı filizlenme başladı. Muğla’ya çıktığından beri İtalya, Muğla kuvvacıları ile iyi geçinmeye çalıştı. Yunanistan’ın 15 Mayıs 1919 günü İzmir’e silahlı çatışmayla çıkması ve bu çatışmada gazeteci Hasan Tahsin’in şehit edilmesi üzerine aynı günün akşamı, direniş cephesini kurma kararını alan Muğla kuvvacıları Muğla Belediye Salonu’nda toplandılar. Muğla Belediye Başkanı Zorbazzade Ragıp Beyi, Menteşeliler Müdafaa-i Vatan Cemiyeti’nin başına geçirdiler. Tam bağımsızlığa giden Ulusal Mücadele’nin Muğla’daki sıçrama noktasını yaratan seçkin öncüler şunlardır: Zorbazzade Ragıp Bey (Belediye Başkanı), Dr. Cemil Şerif Baydur (Hastane Operatörü), Hacıkadızade Hafız Sabri Bey-Aksoy (Muğla Sandık Emini), Zorbazzade Emin Kamili Bey-Ereörnek (Çiftçi), Sinanzade M.Cemal Bey-Artuç (Dava Vekili), Serezlizade Memiş Efendi-Serez (Belediye Meclisi Üyesi), Selimzade İsmail Efendi-Ünal (Molla-İmam), Mestan Efendi (Kereste Tüccarı), Serficeli Reşit Bey (Mutasarrıf Hilmi Bey kardeşi), Bozüyüklü Hacı Süleyman Efendi (İl Genel Meclisi Üyesi), Mehmet Cemal Karamuğla (Orman Mühendisi), Dr. Hüseyin Avni Ercan-Topaloğlu (Hastane Doktoru), İskender Alper (Mekteb-i Hukuk öğrencisi), İbrahim Bey (Muğla Jandarma Mülazımı), Gölcüklüzade Şevket Bey (Çiftçi), Tokuçzade Ömer Azmi Bey (İstatistik memuru), Türidizade Kamil Bey-Türer (Tüccar), Karamollazade Ethem Efendi-Karaturhan, Ayaydın (Çiftçi), Osman Bey (Eczacı), Şekerzade H.İbrahim Efendi (Usta, Taşeron), Mehmet Bey (Muğla Hapishane Müdürü
Bu Cemiyet önce Muğla Kuva-i Milliye Komitesi adını alır. Anadolu ve Rumeli Müdaafa-i Hukuk Cemiyeti’ni oluşturur. Cumhuriyet’in ilk partisi, Halk Fırkası’nın temeli bu cemiyettir. Bu cemiyete, Ragıp Bey’den sonra Hazma Bey, Ağır Ceza Reisi Erzurumlu Gemalmazoğlu Cemal Bey ara ara başkanlık yapmışlarsa da, Cemiyet’in fırkaya dönüşümündeki son başkanı, Zorbazzade Ragıp Bey’dir. 21 kişilik ilk listeye ilerleyen yıllarda Muğla’nın seçkin evlatları üye olmuşlardır.
Bu Cemiyetin silahlı milis çetesini şu efeler oluşturmuştur: Ejderhaoğlu Muhammet Efe, Topaloğlu Mehmet efe, Topaloğlu Ahmet Efe, Hacıgeçioğlu Hüseyin Efe, Damgalıoğlu Tahir Efe, Gıvılattı H.İbrahim Efe, Sakaloğlu Efe, Tahsildar Feyzullah Efe, Aşçı Abdurrahmanoğlu Mehmet Rıfkı Efe, Aşçı Abdurrahmanoğlu Mehmet Emin Efe, Mutasarrıf Hilmi oğlu Rüştü Efe, Çavuş İbrahim Efe, Hacıiligoğlu Mehmet Efe, Helvacıların M.Ali Efe, Düverekli Cücümün Ali Efe, Çakıcı Mehmet Efe, Kısa Hasanoğlu Ali Rıza Efe, Kirişçi Yörük Mehmet Efe.
Bu milisler Erbeyli Baskını’nı gerçekleştirecek olan Muğla Serdengeçtiler Müfrezesi’nin çekirdeğini oluştururlar.
Menteşe ilinin tüm kazaları Ragıp Bey’i izleyerek Müdafaa-i Vatan cemiyetlerini kurdular.
Aynı tarihlerde, Menderes cephesinde Yunan işgaline karşı Milli Aydın Alayı’nı kurmuş olan Yörük Ali Efe, Muğla’ya geldi. Muğla Kuva-i Milliyecileri ile beraber Çine’ye, Aydın’a giderek, Kurtuluş Savaşı’nın düzenli ordudan önceki gerilla savaşlarını yapmış oldu. Muğla, Kurtuluş Savaşı öncesindeki toparlanmasında il içinde üç kongre yaparken, il dışındaki iki kongreye de delegeleri ile katıldı.
Kongre Hareketleri
1 Haziran 1919 Kongresi : Menteşeliler Müdafaa-i Vatan Cemiyeti ile Muğla’nın ileri gelenleri, Menteşe Mutasarrıfı Serficeli Hilmi Bey’in başkanlığında toplanırlar. Toplantı yeri, Şeyh Camii’nin avlusundaki kütüphanedir. “Memleketin selameti hakkında bir fikir edinmek ve icabı halinde Yunan işgaline karşı milli ve mahalli teşebbüsata dair İtalya hükümetinin nokta-i nazarını anlamak” maksadıyla bir araya gelen Dava Vekili Fevzi, Muğla Sandık Emini Hacı Kadızade Hafız Sabri, İl Genel Meclisi Üyesi Datçalı Nurullah ve Hürriyet ve İtilaf Fırkası Muğla Reisi Müftüzade Sadettin Efendiler bu kongrenin murahhas üyeleridir.
5 Haziran 1919 Kongresi : 120 kişinin Muğla Belediye Salonu’nda yaptığı kongre, Mutasarrıf Serficeli Hilmi Bey’in başkanlığında müzakerelere başlar. Bu kongrede, olası Yunan işgaline karşı İtalya ile aranan ittifak tedbirleri oylanarak kabul edilir. İzmir’in işgalinin ertesi günü, Muğla Belediye Başkanı Ragıp Bey’in başkanlığında gizli olarak kurulan Menteşeliler Müdafaa-i Vatan Cemiyeti’nin gizliliği kaldırılır. Muğla Kuvvacılarının bu cemiyetin öncülüğünde toplanması ve çalışması kararlaştırılır.
8 Ağustos 1919-I. Nazilli Kongresi : Aydın ili adına Nazilli, Denizli ve Muğla delegelerinin katılımlarıyla toplanan kongrede, illerin Kuva-i Milliye örgütlenmesine bir sistem kazandırılır. Muğla livası, Güneybatı Anadolu cephesinin “deposu” olarak görevlendirilir. Muğla Kuva-i Milliyesinin; 1-Maliye, 2-İnşaat, 3-İstihbarat, 4-Gönüllü Silah ve Asker Toplama, 5-Fedakaran ve Muhacirine Yardım, 6-Ulaştırma, 7-Alım-satım, 8-Sağlık şubesi halinde etkin ve yaygın bir çalışma yapması kararlaştırılır.
I. Nazilli Kongresi’nde Muğla’yı, Hacı Kadızade Hafız Sabri Aksoy, Müftüzade Sadettin Özsan ile Muğla Askerlik Şubesi Başkanı Binbaşı Hüsnü Bey temsil ettiler.
19 Eylül 1919-II. Nazilli Kongresi : Bu kongrede, Harekat-ı Milliye, Redd-i İlhak Aydın ve Havalisi Heyeti Merkeziyyesi kurulur. Karara göre bu “heyet-i merkeziyye”, Aydın, Muğla, Denizli, Isparta, Burdur ve Antalya livaları ile bu livalara bağlı ilçe ve bucaklar Kuva-i Milliye komitelerinin yollayacakları birer üyeden oluşacaktır. Bu delegeler sürekli Nazilli’de kalacaklar ve ayda 50 lirayı geçmemek üzere aylık alacaklardır.
II. Nazilli Kongresi’ne katılan Menteşe livası ilçeler delegeleri şunlardır:
Muğla : Müftüzade Sadettin Bey
Bodrum : Dede Rıfkı oğlu Fuat Bey,
Fethiye : Eski komiser Arif Bey,
Köyceğiz : Necmettin Aydınalay,
Marmaris : Hafız Mehmet Efendi,
Milas : Eski subay Emin Bey.
20-31 Ekim 1919-Sivas İçin Muğla Kongresi: Bu kongrede, Muğla’nın Sivas’a ve Mustafa Kemal’e kesin bağlılık kararı alınır. Kararların bir nüshası Nazilli’deki Heyet-i Merkeziyye’ye, bir nüshası da Alaşehir ve havalisi komutanı Ömer Lütfi Bey’e, Sivas’ta bulunan M. Kemal Paşa’ya da ulaştırılması ricası ile gönderilir. Muğla’nın bu telgrafına M. Kemal Paşa’dan övgü dolu bir cevap gelir. M. Kemal Paşa, Muğla’dan yeni görüş ve öneriler beklediklerini söyler.
Nazilli Heyet-i Merkeziyyesi’nce Muğla’dan Sivas Kongresi delegeliğine seçilen Serficeli Mutasarrıf Hilmi Bey, eski Genç mutasarrıfıdır. M. Kemal Paşa’yı Genç’ten tanımaktadır. İhtimal ki; M. Kemal Paşa, çok yakın arkadaşı olan Serficeli Hilmi Bey’in Sivas Kongresi delegeliğine seçilmesini mutlulukla karşılamış ve Muğla’ya vermiş olduğu övgü dolu cevap telini yazarken bu mutluluğunu da dile getirmek istemiştir.
Kongre delegeleri şunlardır :
Muğla : Hafız Sabri Bey, Zorbazzade Emin Kamil Bey,
Milas : Hafız Emin Bey, Doktor Servet Bey,
Bodrum : Avukat Ahmet Toker, Dede Rıfkı oğlu Fuat Bey,
Fethiye : Karamollazade Ethem Efendi,
Marmaris : Dede Rıfkı Efendi.
Muğla Kurtuluş Savaşı’na Nasıl Yansıdı
Müzaharet Bölükleri Kuruldu
Haziran 1920’de Denizli’den Muğla’ya atanan Mutasarrıf Müştak Bey, jandarmanın başına getirdiği Cavit Aker’e 1500 kişilik müzaharet bölükleri kurdurdu. Kumaş ve postallarını Rodos’dan satın alıp giydirdiği bu askerlerin 100’er kişilik bölükler halinde Batı Cephesi’ne sevk etti.
Muğla, Malgaç Baskını’na Katıldı
Yörük Ali Efe’nin Ulusal Mücadele’ye kazandırılması, 1919 yılının Haziran ayında gerçekleşir. Efe, kendi kızanlarının ve çetesinin gücünü bu mücadele için yeterli bulmaz. Bu nedenle Menteşe Kuva-i Milliye Komitesi başkanı Hamza Hayati Bey’i arar, bulur, emrine girer. Onun büyük yardımını görür. İleride Milli Aydın Alayı’na komutanlık yapacak Necmettin Aydınalay, İdris Karazeybek, Bakırköylü Teğmen Kadri Bey gibi önemli kuvvacılarla Hazma Bey vasıtasıyla tanışır. Onlardan mücadelesine büyük destekler alır. Yörük Ali Efe Aydın Sultanhisar-Atça taraflarında gerçekleştirdiği Malgaç Baskını’na Muğla’nın bu kahraman evlatları ile yönelir. Muğla, Ulusal Mücadelenin ilk halk hareketinde bu evlatları ile yerini alır.
Muğla, Erbeyli Baskını’nı Gerçekleştirdi
1919 yılının 20 Haziranını 21’ine bağlayan gecenin sabahına doğru, Celal Bayar Erbeyli’dedir. Kalmakta olduğu evde yoğun silah sesleri ile uyanır. Kuva-i Milliyeciler Erbeyli İstasyonundaki Yunan bölüğüne baskın yapmaktadırlar.
Bu baskını yapanlar Menteşe Serdengeçtileri’dir. Özelikle Serdengeçtilerin çekirdeğini oluşturan Altımehmetler Çetesi, Erbeyli’de destan yaratmıştır. 4 Ağustos 1973 günü, İstanbul-Caddebostan’daki evinde kendisini ziyaret eden “Kurtuluş Savaşında Muğla” eserinin sahibi Ünal Türkeş’e, Celal Bayar bu anısını duygulu ifadelerle anlatmıştır. Hülyasının hakikat olduğunu Muğlalı Serdengeçtilerin Erbeyli baskını ile anladığını söylemiştir.
Orman mühendisi Muğlalı Mehmet Cemal Karamuğla’nın başkanlığını, Bakırköylü Teğmen Kadri Bey’in başkan yardımcılığını yaptığı, Mehmet Tevfik Kuran, Mehmet Emin Ulusoy, Kirişçi Yörük Mehmet Mertöz, Aşçı Kara Mehmet ile Telgrafçı Sarı Mehmet’ten oluşan Altımehmetler Çetesi ile Muğla, Kurtuluş Savaşı’nın ilk halk hareketlerinden birini yaratmıştır. Bu baskında Yunan bölüğü 40 kayıp vermiştir. Muğla Serdengeçtilerinin kaybı ise 7’dir.
Muğla, Yörük Ali Efe’ye Ev Sahipliği Yapmıştır
Yunana karşı Menderes cephesinde verilen gerilla savaşlarının komutanı Yörük Ali Efe, 24.04.1920’ye kadar Muğla’da kaldı. Bu tarihe kadar yaptığı Menderes Cephesi Gerilla Savaşlarının at, kısrak, silah, erzak ve para ikmalini Muğla’dan yaptı. Muğla Kuva-i Milliye Komitesi başkanı Hamza Hayati Bey, kendisini evladı gibi sevdi. Efe de Hamza Bey’e büyük saygı duydu. Ona “Ammi” diye hitap etti.
Muğla, Sivas’ta Temsil Edildi
Menteşe Mutasarrıfı Serficeli Hilmi Bey, Nazilli Heyet-i Merkeziyyesi’nce seçilen üç kişilik Sivas delegasyonu arasında yer aldı. Hilmi Bey M. Kemal Paşa’yı, Genç Mutasarrıfı iken tanımıştı. Ondaki cevheri ve geleceği görmüş, hissetmişti. M. Kemal Paşa, Sivas’a ulaşan Hilmi Bey’i Menteşe’ye geri göndermedi. O’nu, Pozantı ve Adana Valisi yaptı.
Milletvekili Rıfat Börekçi ile Fetva-i Şerife’ye Karşı Geldi
Padişahın Ulusal Kurtuluş Savaşı’nı yasaklayan ve bu savaşın önderi M.Kemal Paşa ve arkadaşlarını idama mahkum eden 11.04.1920 tarihli fetva-i şerifesine, Ankara karşı fetvayı verdi.
19.04.1920’de yayınlanan Ankara fetvasını Menteşe milletvekili ve Ankara müftüsü Rıfat Börekçi yazdı, yayımladı.
Muğla Kuva-i Milliyesi Kayseri’de Uç Verdi
Ulusal Kurtuluş Savaşı’nda Mustafa Kemal Paşa’nın yanında yer alan Türk Ortodoks Papası I. Eftim Erenerol’un baş yardımcılığını, Bodrumlu hakim İstimat Zihni Özdamar yaptı. Özdamar, Isparta ve Afyon gazetelerine ulusal mücadeleci yazılar yazdı. Kayseri’de çıkardığı Sada-i Hak gazetesinde, ulusal mücadeleyi destekleyen kişilerin ve akımların önünde yer aldı.
Atatürk’ün Etrafında Etkin Muğlalılar Oluştu
Kurtuluş Savaşı’nda Muğla, kongre ve gerilla hareketleriyle yerel direnmede yerini başarıyla alırken, aynı yıllarda Atatürk’ün bizzat yanında bulunan ve onunla Cumhuriyeti kuran çok seçkin evlatlar yetiştirdi. Kurtuluş Savaşı’nın 11. Tümen Komutanı Orgeneral Mustafa Muğlalı, Gazeteci Yunus Nadi, Ziraat Mühendisi Zihni Derin, Vali Hilmi Uran, Hukukçu Şükrü Kaya, Veteriner Ahmet Şefik Kolaylı, Prof. Dr. Avram Galanti Bodrumlu, Hakim-Gazeteci İstimat Zihni Özdamar, Yarbay Rifat Ayaydın ve Bodrumlu Hakim Şahımoğlu M. Mümtaz Kaynak gibi seçkin Muğlalılar, Kurtuluş Savaşı süresince ve Cumhuriyet döneminde Atatürk’ün bizzat yanında yer aldılar.
Muğla, T.B.M.M. Cephesinde Konuşlandı
T.B.M.M. Batı Anadolu’da tek cephe açtı. İtalya işgali altındaki Muğla, bu cephede yerini aldı. Gümülcineli Hoca Esat İleri, (1923-1927 Muğla milletvekili) Ankara’ya kadar giderek durumu bizzat M. Kemal Paşa’ya sormuş; Paşa’dan, “İtalya’ya cephe açılmayacağı” yanıtını almıştır. Muğla, Büyük Ata’sının görüşü ve işareti doğrultusunda Batı cephesinde yerini aldı. Bu cephenin İnönü Zaferleri ile başlayan başarıları, yayılmacı sömürgecileri Anadolu’dan çekilmeye zorlamıştır. Muğla, Kurtuluş Savaşı’nda verdiği 1.444 şehit ile Ege illerinin en çok şehit veren ilidir.
Muğla, Kurtuluş Savaşı Sona Ermeden İşgalden Kurtuldu
T.B.M.M. Hükümeti’nin Dışişleri Bakanı Yusuf Kemal Tengirşenk, 1921 yılının Haziran ayında yaptığı Meclis konuşmasında, İtalya’nın pek yakında işgal bölgelerinden çekileceğini söyledi. Prof. Dr. Mahmut Goloğlu, “Cumhuriyete Doğru” kitabında, Sabahattin Selek de “Anadolu İhtilali” kitabında, bu çekilişin 5 Temmuz 1921 günü olduğunu kaydederek Tengirşenk’in istihbaratını doğruladılar.
İtalya’nın Menteşe’yi İşgali
Birinci Dünya Savaşı’ndan sonra Osmanlı İmparatorluğu yenik devletler arasında sayıldı. Yenik devlet olarak imzaladığı Sevr anlaşmasıyla, İmparatorluk toprakları galip Avrupa devletlerinin fiili istilasına uğradı. Bu anlaşmaya göre Menteşe, İtalya’nın işgaline uğradı. (11.05.1919)
İtalya’nın Menteşe’deki işgalinde, Yunanistan’ın silahlı mezalimi görülmez. İtalya, Menteşe’ye “Hululü Muslihane Politikası (ılımlı, barışçıl politika)” güderek çıkarma yaptı.
İtalyan işgali üzerine Muğla’da kuvvacı filizlenme başladı. Muğla’ya çıktığından beri İtalya, Muğla kuvvacıları ile iyi geçinmeye çalıştı. Yunanistan’ın 15 Mayıs 1919 günü İzmir’e silahlı çatışmayla çıkması ve bu çatışmada gazeteci Hasan Tahsin’in şehit edilmesi üzerine aynı günün akşamı, direniş cephesini kurma kararını alan Muğla kuvvacıları Muğla Belediye Salonu’nda toplandılar. Muğla Belediye Başkanı Zorbazzade Ragıp Beyi, Menteşeliler Müdafaa-i Vatan Cemiyeti’nin başına geçirdiler. Tam bağımsızlığa giden Ulusal Mücadele’nin Muğla’daki sıçrama noktasını yaratan seçkin öncüler şunlardır: Zorbazzade Ragıp Bey (Belediye Başkanı), Dr. Cemil Şerif Baydur (Hastane Operatörü), Hacıkadızade Hafız Sabri Bey-Aksoy (Muğla Sandık Emini), Zorbazzade Emin Kamili Bey-Ereörnek (Çiftçi), Sinanzade M.Cemal Bey-Artuç (Dava Vekili), Serezlizade Memiş Efendi-Serez (Belediye Meclisi Üyesi), Selimzade İsmail Efendi-Ünal (Molla-İmam), Mestan Efendi (Kereste Tüccarı), Serficeli Reşit Bey (Mutasarrıf Hilmi Bey kardeşi), Bozüyüklü Hacı Süleyman Efendi (İl Genel Meclisi Üyesi), Mehmet Cemal Karamuğla (Orman Mühendisi), Dr. Hüseyin Avni Ercan-Topaloğlu (Hastane Doktoru), İskender Alper (Mekteb-i Hukuk öğrencisi), İbrahim Bey (Muğla Jandarma Mülazımı), Gölcüklüzade Şevket Bey (Çiftçi), Tokuçzade Ömer Azmi Bey (İstatistik memuru), Türidizade Kamil Bey-Türer (Tüccar), Karamollazade Ethem Efendi-Karaturhan, Ayaydın (Çiftçi), Osman Bey (Eczacı), Şekerzade H.İbrahim Efendi (Usta, Taşeron), Mehmet Bey (Muğla Hapishane Müdürü
Bu Cemiyet önce Muğla Kuva-i Milliye Komitesi adını alır. Anadolu ve Rumeli Müdaafa-i Hukuk Cemiyeti’ni oluşturur. Cumhuriyet’in ilk partisi, Halk Fırkası’nın temeli bu cemiyettir. Bu cemiyete, Ragıp Bey’den sonra Hazma Bey, Ağır Ceza Reisi Erzurumlu Gemalmazoğlu Cemal Bey ara ara başkanlık yapmışlarsa da, Cemiyet’in fırkaya dönüşümündeki son başkanı, Zorbazzade Ragıp Bey’dir. 21 kişilik ilk listeye ilerleyen yıllarda Muğla’nın seçkin evlatları üye olmuşlardır.
Bu Cemiyetin silahlı milis çetesini şu efeler oluşturmuştur: Ejderhaoğlu Muhammet Efe, Topaloğlu Mehmet efe, Topaloğlu Ahmet Efe, Hacıgeçioğlu Hüseyin Efe, Damgalıoğlu Tahir Efe, Gıvılattı H.İbrahim Efe, Sakaloğlu Efe, Tahsildar Feyzullah Efe, Aşçı Abdurrahmanoğlu Mehmet Rıfkı Efe, Aşçı Abdurrahmanoğlu Mehmet Emin Efe, Mutasarrıf Hilmi oğlu Rüştü Efe, Çavuş İbrahim Efe, Hacıiligoğlu Mehmet Efe, Helvacıların M.Ali Efe, Düverekli Cücümün Ali Efe, Çakıcı Mehmet Efe, Kısa Hasanoğlu Ali Rıza Efe, Kirişçi Yörük Mehmet Efe.
Bu milisler Erbeyli Baskını’nı gerçekleştirecek olan Muğla Serdengeçtiler Müfrezesi’nin çekirdeğini oluştururlar.
Menteşe ilinin tüm kazaları Ragıp Bey’i izleyerek Müdafaa-i Vatan cemiyetlerini kurdular.
Aynı tarihlerde, Menderes cephesinde Yunan işgaline karşı Milli Aydın Alayı’nı kurmuş olan Yörük Ali Efe, Muğla’ya geldi. Muğla Kuva-i Milliyecileri ile beraber Çine’ye, Aydın’a giderek, Kurtuluş Savaşı’nın düzenli ordudan önceki gerilla savaşlarını yapmış oldu. Muğla, Kurtuluş Savaşı öncesindeki toparlanmasında il içinde üç kongre yaparken, il dışındaki iki kongreye de delegeleri ile katıldı.
Kongre Hareketleri
1 Haziran 1919 Kongresi : Menteşeliler Müdafaa-i Vatan Cemiyeti ile Muğla’nın ileri gelenleri, Menteşe Mutasarrıfı Serficeli Hilmi Bey’in başkanlığında toplanırlar. Toplantı yeri, Şeyh Camii’nin avlusundaki kütüphanedir. “Memleketin selameti hakkında bir fikir edinmek ve icabı halinde Yunan işgaline karşı milli ve mahalli teşebbüsata dair İtalya hükümetinin nokta-i nazarını anlamak” maksadıyla bir araya gelen Dava Vekili Fevzi, Muğla Sandık Emini Hacı Kadızade Hafız Sabri, İl Genel Meclisi Üyesi Datçalı Nurullah ve Hürriyet ve İtilaf Fırkası Muğla Reisi Müftüzade Sadettin Efendiler bu kongrenin murahhas üyeleridir.
5 Haziran 1919 Kongresi : 120 kişinin Muğla Belediye Salonu’nda yaptığı kongre, Mutasarrıf Serficeli Hilmi Bey’in başkanlığında müzakerelere başlar. Bu kongrede, olası Yunan işgaline karşı İtalya ile aranan ittifak tedbirleri oylanarak kabul edilir. İzmir’in işgalinin ertesi günü, Muğla Belediye Başkanı Ragıp Bey’in başkanlığında gizli olarak kurulan Menteşeliler Müdafaa-i Vatan Cemiyeti’nin gizliliği kaldırılır. Muğla Kuvvacılarının bu cemiyetin öncülüğünde toplanması ve çalışması kararlaştırılır.
8 Ağustos 1919-I. Nazilli Kongresi : Aydın ili adına Nazilli, Denizli ve Muğla delegelerinin katılımlarıyla toplanan kongrede, illerin Kuva-i Milliye örgütlenmesine bir sistem kazandırılır. Muğla livası, Güneybatı Anadolu cephesinin “deposu” olarak görevlendirilir. Muğla Kuva-i Milliyesinin; 1-Maliye, 2-İnşaat, 3-İstihbarat, 4-Gönüllü Silah ve Asker Toplama, 5-Fedakaran ve Muhacirine Yardım, 6-Ulaştırma, 7-Alım-satım, 8-Sağlık şubesi halinde etkin ve yaygın bir çalışma yapması kararlaştırılır.
I. Nazilli Kongresi’nde Muğla’yı, Hacı Kadızade Hafız Sabri Aksoy, Müftüzade Sadettin Özsan ile Muğla Askerlik Şubesi Başkanı Binbaşı Hüsnü Bey temsil ettiler.
19 Eylül 1919-II. Nazilli Kongresi : Bu kongrede, Harekat-ı Milliye, Redd-i İlhak Aydın ve Havalisi Heyeti Merkeziyyesi kurulur. Karara göre bu “heyet-i merkeziyye”, Aydın, Muğla, Denizli, Isparta, Burdur ve Antalya livaları ile bu livalara bağlı ilçe ve bucaklar Kuva-i Milliye komitelerinin yollayacakları birer üyeden oluşacaktır. Bu delegeler sürekli Nazilli’de kalacaklar ve ayda 50 lirayı geçmemek üzere aylık alacaklardır.
II. Nazilli Kongresi’ne katılan Menteşe livası ilçeler delegeleri şunlardır:
Muğla : Müftüzade Sadettin Bey
Bodrum : Dede Rıfkı oğlu Fuat Bey,
Fethiye : Eski komiser Arif Bey,
Köyceğiz : Necmettin Aydınalay,
Marmaris : Hafız Mehmet Efendi,
Milas : Eski subay Emin Bey.
20-31 Ekim 1919-Sivas İçin Muğla Kongresi: Bu kongrede, Muğla’nın Sivas’a ve Mustafa Kemal’e kesin bağlılık kararı alınır. Kararların bir nüshası Nazilli’deki Heyet-i Merkeziyye’ye, bir nüshası da Alaşehir ve havalisi komutanı Ömer Lütfi Bey’e, Sivas’ta bulunan M. Kemal Paşa’ya da ulaştırılması ricası ile gönderilir. Muğla’nın bu telgrafına M. Kemal Paşa’dan övgü dolu bir cevap gelir. M. Kemal Paşa, Muğla’dan yeni görüş ve öneriler beklediklerini söyler.
Nazilli Heyet-i Merkeziyyesi’nce Muğla’dan Sivas Kongresi delegeliğine seçilen Serficeli Mutasarrıf Hilmi Bey, eski Genç mutasarrıfıdır. M. Kemal Paşa’yı Genç’ten tanımaktadır. İhtimal ki; M. Kemal Paşa, çok yakın arkadaşı olan Serficeli Hilmi Bey’in Sivas Kongresi delegeliğine seçilmesini mutlulukla karşılamış ve Muğla’ya vermiş olduğu övgü dolu cevap telini yazarken bu mutluluğunu da dile getirmek istemiştir.
Kongre delegeleri şunlardır :
Muğla : Hafız Sabri Bey, Zorbazzade Emin Kamil Bey,
Milas : Hafız Emin Bey, Doktor Servet Bey,
Bodrum : Avukat Ahmet Toker, Dede Rıfkı oğlu Fuat Bey,
Fethiye : Karamollazade Ethem Efendi,
Marmaris : Dede Rıfkı Efendi.
Muğla Kurtuluş Savaşı’na Nasıl Yansıdı
Müzaharet Bölükleri Kuruldu
Haziran 1920’de Denizli’den Muğla’ya atanan Mutasarrıf Müştak Bey, jandarmanın başına getirdiği Cavit Aker’e 1500 kişilik müzaharet bölükleri kurdurdu. Kumaş ve postallarını Rodos’dan satın alıp giydirdiği bu askerlerin 100’er kişilik bölükler halinde Batı Cephesi’ne sevk etti.
Muğla, Malgaç Baskını’na Katıldı
Yörük Ali Efe’nin Ulusal Mücadele’ye kazandırılması, 1919 yılının Haziran ayında gerçekleşir. Efe, kendi kızanlarının ve çetesinin gücünü bu mücadele için yeterli bulmaz. Bu nedenle Menteşe Kuva-i Milliye Komitesi başkanı Hamza Hayati Bey’i arar, bulur, emrine girer. Onun büyük yardımını görür. İleride Milli Aydın Alayı’na komutanlık yapacak Necmettin Aydınalay, İdris Karazeybek, Bakırköylü Teğmen Kadri Bey gibi önemli kuvvacılarla Hazma Bey vasıtasıyla tanışır. Onlardan mücadelesine büyük destekler alır. Yörük Ali Efe Aydın Sultanhisar-Atça taraflarında gerçekleştirdiği Malgaç Baskını’na Muğla’nın bu kahraman evlatları ile yönelir. Muğla, Ulusal Mücadelenin ilk halk hareketinde bu evlatları ile yerini alır.
Muğla, Erbeyli Baskını’nı Gerçekleştirdi
1919 yılının 20 Haziranını 21’ine bağlayan gecenin sabahına doğru, Celal Bayar Erbeyli’dedir. Kalmakta olduğu evde yoğun silah sesleri ile uyanır. Kuva-i Milliyeciler Erbeyli İstasyonundaki Yunan bölüğüne baskın yapmaktadırlar.
Bu baskını yapanlar Menteşe Serdengeçtileri’dir. Özelikle Serdengeçtilerin çekirdeğini oluşturan Altımehmetler Çetesi, Erbeyli’de destan yaratmıştır. 4 Ağustos 1973 günü, İstanbul-Caddebostan’daki evinde kendisini ziyaret eden “Kurtuluş Savaşında Muğla” eserinin sahibi Ünal Türkeş’e, Celal Bayar bu anısını duygulu ifadelerle anlatmıştır. Hülyasının hakikat olduğunu Muğlalı Serdengeçtilerin Erbeyli baskını ile anladığını söylemiştir.
Orman mühendisi Muğlalı Mehmet Cemal Karamuğla’nın başkanlığını, Bakırköylü Teğmen Kadri Bey’in başkan yardımcılığını yaptığı, Mehmet Tevfik Kuran, Mehmet Emin Ulusoy, Kirişçi Yörük Mehmet Mertöz, Aşçı Kara Mehmet ile Telgrafçı Sarı Mehmet’ten oluşan Altımehmetler Çetesi ile Muğla, Kurtuluş Savaşı’nın ilk halk hareketlerinden birini yaratmıştır. Bu baskında Yunan bölüğü 40 kayıp vermiştir. Muğla Serdengeçtilerinin kaybı ise 7’dir.
Muğla, Yörük Ali Efe’ye Ev Sahipliği Yapmıştır
Yunana karşı Menderes cephesinde verilen gerilla savaşlarının komutanı Yörük Ali Efe, 24.04.1920’ye kadar Muğla’da kaldı. Bu tarihe kadar yaptığı Menderes Cephesi Gerilla Savaşlarının at, kısrak, silah, erzak ve para ikmalini Muğla’dan yaptı. Muğla Kuva-i Milliye Komitesi başkanı Hamza Hayati Bey, kendisini evladı gibi sevdi. Efe de Hamza Bey’e büyük saygı duydu. Ona “Ammi” diye hitap etti.
Muğla, Sivas’ta Temsil Edildi
Menteşe Mutasarrıfı Serficeli Hilmi Bey, Nazilli Heyet-i Merkeziyyesi’nce seçilen üç kişilik Sivas delegasyonu arasında yer aldı. Hilmi Bey M. Kemal Paşa’yı, Genç Mutasarrıfı iken tanımıştı. Ondaki cevheri ve geleceği görmüş, hissetmişti. M. Kemal Paşa, Sivas’a ulaşan Hilmi Bey’i Menteşe’ye geri göndermedi. O’nu, Pozantı ve Adana Valisi yaptı.
Milletvekili Rıfat Börekçi ile Fetva-i Şerife’ye Karşı Geldi
Padişahın Ulusal Kurtuluş Savaşı’nı yasaklayan ve bu savaşın önderi M.Kemal Paşa ve arkadaşlarını idama mahkum eden 11.04.1920 tarihli fetva-i şerifesine, Ankara karşı fetvayı verdi.
19.04.1920’de yayınlanan Ankara fetvasını Menteşe milletvekili ve Ankara müftüsü Rıfat Börekçi yazdı, yayımladı.
Muğla Kuva-i Milliyesi Kayseri’de Uç Verdi
Ulusal Kurtuluş Savaşı’nda Mustafa Kemal Paşa’nın yanında yer alan Türk Ortodoks Papası I. Eftim Erenerol’un baş yardımcılığını, Bodrumlu hakim İstimat Zihni Özdamar yaptı. Özdamar, Isparta ve Afyon gazetelerine ulusal mücadeleci yazılar yazdı. Kayseri’de çıkardığı Sada-i Hak gazetesinde, ulusal mücadeleyi destekleyen kişilerin ve akımların önünde yer aldı.
Atatürk’ün Etrafında Etkin Muğlalılar Oluştu
Kurtuluş Savaşı’nda Muğla, kongre ve gerilla hareketleriyle yerel direnmede yerini başarıyla alırken, aynı yıllarda Atatürk’ün bizzat yanında bulunan ve onunla Cumhuriyeti kuran çok seçkin evlatlar yetiştirdi. Kurtuluş Savaşı’nın 11. Tümen Komutanı Orgeneral Mustafa Muğlalı, Gazeteci Yunus Nadi, Ziraat Mühendisi Zihni Derin, Vali Hilmi Uran, Hukukçu Şükrü Kaya, Veteriner Ahmet Şefik Kolaylı, Prof. Dr. Avram Galanti Bodrumlu, Hakim-Gazeteci İstimat Zihni Özdamar, Yarbay Rifat Ayaydın ve Bodrumlu Hakim Şahımoğlu M. Mümtaz Kaynak gibi seçkin Muğlalılar, Kurtuluş Savaşı süresince ve Cumhuriyet döneminde Atatürk’ün bizzat yanında yer aldılar.
Muğla, T.B.M.M. Cephesinde Konuşlandı
T.B.M.M. Batı Anadolu’da tek cephe açtı. İtalya işgali altındaki Muğla, bu cephede yerini aldı. Gümülcineli Hoca Esat İleri, (1923-1927 Muğla milletvekili) Ankara’ya kadar giderek durumu bizzat M. Kemal Paşa’ya sormuş; Paşa’dan, “İtalya’ya cephe açılmayacağı” yanıtını almıştır. Muğla, Büyük Ata’sının görüşü ve işareti doğrultusunda Batı cephesinde yerini aldı. Bu cephenin İnönü Zaferleri ile başlayan başarıları, yayılmacı sömürgecileri Anadolu’dan çekilmeye zorlamıştır. Muğla, Kurtuluş Savaşı’nda verdiği 1.444 şehit ile Ege illerinin en çok şehit veren ilidir.
Muğla, Kurtuluş Savaşı Sona Ermeden İşgalden Kurtuldu
T.B.M.M. Hükümeti’nin Dışişleri Bakanı Yusuf Kemal Tengirşenk, 1921 yılının Haziran ayında yaptığı Meclis konuşmasında, İtalya’nın pek yakında işgal bölgelerinden çekileceğini söyledi. Prof. Dr. Mahmut Goloğlu, “Cumhuriyete Doğru” kitabında, Sabahattin Selek de “Anadolu İhtilali” kitabında, bu çekilişin 5 Temmuz 1921 günü olduğunu kaydederek Tengirşenk’in istihbaratını doğruladılar.
OSMANLI DÖNEMİNDE MUĞLA
OSMANLI DÖNEMİ
1424’te Menteşe’nin Osmanlı sancağı oluşunu izleyen yıllarda, ilimizi Osmanlı Sultanı Kanuni Sultan Süleyman ziyaret etti. Rodos adasını almak üzere 16 Haziran 1522 tarihinde İstanbul’dan yüz bin kişilik ordu ile Menteşe iline hareket eden Kanuni, 23 Temmuz 1522 günü Muğla’ya geldi. Karabağ’da otağ kurdu.
Muğla’nın ileri gelenleri ile yaptığı konuşmada, kendisine takdim edilen kişilerin ve tarif edilen yerlerin “Kara İmam, Kara Mehmet, Kara Molla, Kara Hafız, Karabağlar, Karaçayır, Karadağ ve Karaağaç” olarak sıralandığını duyunca eşrafın sözünü keserek, “Karaları bırakın, bu ilin adı bundan böyle Ganibağ olsun” dedi. Böylece şehrimiz ve yaylamız Karabağlar, Sultan methiyesini kazanmış oldu.
28 Temmuz 1522’de Rodos’a ulaşan Kanuni, aynı yılın Ekim ayında Rodos’u aldı. Dönüş yolunda da aynı güzergahı takip etti. 8 Kasım 1522 günü Muğla’ya geldi, 1 gün mola verip otağ kurdu. O güne kadar alınamayan Bodrum Kalesi’nin fethini Palas Mustafa Paşa’ya emretti. Tamamlanan bu fetih ile beraber ilimizin bugünkü sınırları çizildi.
Kanuni’nin Muğla’dan ayrılmasını izleyen yıllarda, ilimiz Celali isyanlarının bir bölümüyle hayli meşgul oldu.
Muğla’da, 16. yüzyılın ikinci yarısıyla 17. yüzyılın başlarında “suhte”ler ayaklandı. Suhteler, lise düzeyinde öğrenim gören öğrencilerdir. Yüksek icazet veren İstanbul “Sahn” Medreselerine gitmek için, başarılı suhteler üç yıllık danişmentlik eğitiminden geçer. Suhtelerin itirazları ve isyanı uygulamada bu kuralın dışına çıkıldığı ve yolsuzluklar yapıldığı noktasındadır.
Sultan III. Murat’ın tahta geçişinin ilk yılında (1576) Muğla’da, Kara Sadık adındaki suhte başbuğu, kayıtsız-şartsız ve sanki hükümran olarak dolaşmaktadır. Bu isyana halkın desteği vardır. Bu nedenle kadılar, müderrisler, müftüler, imamlar, hatipler, suhtelerle iyi geçinmektedir.
Suhte isyanlarının giderek genişlediğini ve halktan destek gördüğünü fark eden Padişah, 1582 yılında yayınladığı Nişan-ı Hümayun ile “Liva-i Menteşe Sancağı beyine ve liva-i mazburda vaki olan kadılara” yumuşatıcı bir takım esaslar önerir; suhte cürümleri affedilir. Ehli örf ve kadılara da suhtelerin itiraz ettikleri yolsuzluklara karışmamaları emri verilir.
İlimizi 17. yüzyılın ikinci yarısında ziyaret eden Evliya Çelebi, 1670’ler Muğla’sında Karabağlar’a hayran kalır. “Benzeri ancak Malatya’da Aspuz ve Konya’da Meram bağları vardır.” diyerek Karabağlar’ın zengin ağaç ve meyve dokusuna işaret eden Çelebi, Muğla’nın insanlarını temiz, okumuş, bilgili kimseler olarak tanımlar.
O yıllarda Muğla, medreselerin bol olduğu İmparatorluk sancaklarındandır. Ev düvenlerinde dokunan giyimlik bezler, sadakor gömleklikler, ipek çarşaflar, keçe hırkalar, harmaniyeler ve başlıklar, dış satıma da sunulan üretim malları arasındadır.
Osmanlının mir’i toprakları arasındaki Menteşe Sancağı, 1740’lardan itibaren yörenin nüfuzlu ailelerine kiraya verilmeye başlandı. Bu aileler mir’i toprakların kiralanacağı günlerde İstanbul’da Saray’a gittiler; açık arttırma ile kiraya çıkan toprakları, zaman zaman birbirlerini dışlayarak kiraladılar. Adlarına “mütesellim” denilen bu aileler, kira süreleri devam ederken Menteşe Sancağı’nın adli, idari, mali ve askeri işlerinin tümünü kendi ayanları, hazinedarları, kadıları ve müftüleriyle yönettiler.
1864 İdari Islahatı’na kadar süren yaklaşık yüz yıllık sürede, Köyceğizli Hasan Çavuşoğulları, Milaslı Abdülaziz Ağaoğulları ve Kaleli Tavaslıoğulları Menteşe Sancağı’nın hükümranı oldular.
1424’te Menteşe’nin Osmanlı sancağı oluşunu izleyen yıllarda, ilimizi Osmanlı Sultanı Kanuni Sultan Süleyman ziyaret etti. Rodos adasını almak üzere 16 Haziran 1522 tarihinde İstanbul’dan yüz bin kişilik ordu ile Menteşe iline hareket eden Kanuni, 23 Temmuz 1522 günü Muğla’ya geldi. Karabağ’da otağ kurdu.
Muğla’nın ileri gelenleri ile yaptığı konuşmada, kendisine takdim edilen kişilerin ve tarif edilen yerlerin “Kara İmam, Kara Mehmet, Kara Molla, Kara Hafız, Karabağlar, Karaçayır, Karadağ ve Karaağaç” olarak sıralandığını duyunca eşrafın sözünü keserek, “Karaları bırakın, bu ilin adı bundan böyle Ganibağ olsun” dedi. Böylece şehrimiz ve yaylamız Karabağlar, Sultan methiyesini kazanmış oldu.
28 Temmuz 1522’de Rodos’a ulaşan Kanuni, aynı yılın Ekim ayında Rodos’u aldı. Dönüş yolunda da aynı güzergahı takip etti. 8 Kasım 1522 günü Muğla’ya geldi, 1 gün mola verip otağ kurdu. O güne kadar alınamayan Bodrum Kalesi’nin fethini Palas Mustafa Paşa’ya emretti. Tamamlanan bu fetih ile beraber ilimizin bugünkü sınırları çizildi.
Kanuni’nin Muğla’dan ayrılmasını izleyen yıllarda, ilimiz Celali isyanlarının bir bölümüyle hayli meşgul oldu.
Muğla’da, 16. yüzyılın ikinci yarısıyla 17. yüzyılın başlarında “suhte”ler ayaklandı. Suhteler, lise düzeyinde öğrenim gören öğrencilerdir. Yüksek icazet veren İstanbul “Sahn” Medreselerine gitmek için, başarılı suhteler üç yıllık danişmentlik eğitiminden geçer. Suhtelerin itirazları ve isyanı uygulamada bu kuralın dışına çıkıldığı ve yolsuzluklar yapıldığı noktasındadır.
Sultan III. Murat’ın tahta geçişinin ilk yılında (1576) Muğla’da, Kara Sadık adındaki suhte başbuğu, kayıtsız-şartsız ve sanki hükümran olarak dolaşmaktadır. Bu isyana halkın desteği vardır. Bu nedenle kadılar, müderrisler, müftüler, imamlar, hatipler, suhtelerle iyi geçinmektedir.
Suhte isyanlarının giderek genişlediğini ve halktan destek gördüğünü fark eden Padişah, 1582 yılında yayınladığı Nişan-ı Hümayun ile “Liva-i Menteşe Sancağı beyine ve liva-i mazburda vaki olan kadılara” yumuşatıcı bir takım esaslar önerir; suhte cürümleri affedilir. Ehli örf ve kadılara da suhtelerin itiraz ettikleri yolsuzluklara karışmamaları emri verilir.
İlimizi 17. yüzyılın ikinci yarısında ziyaret eden Evliya Çelebi, 1670’ler Muğla’sında Karabağlar’a hayran kalır. “Benzeri ancak Malatya’da Aspuz ve Konya’da Meram bağları vardır.” diyerek Karabağlar’ın zengin ağaç ve meyve dokusuna işaret eden Çelebi, Muğla’nın insanlarını temiz, okumuş, bilgili kimseler olarak tanımlar.
O yıllarda Muğla, medreselerin bol olduğu İmparatorluk sancaklarındandır. Ev düvenlerinde dokunan giyimlik bezler, sadakor gömleklikler, ipek çarşaflar, keçe hırkalar, harmaniyeler ve başlıklar, dış satıma da sunulan üretim malları arasındadır.
Osmanlının mir’i toprakları arasındaki Menteşe Sancağı, 1740’lardan itibaren yörenin nüfuzlu ailelerine kiraya verilmeye başlandı. Bu aileler mir’i toprakların kiralanacağı günlerde İstanbul’da Saray’a gittiler; açık arttırma ile kiraya çıkan toprakları, zaman zaman birbirlerini dışlayarak kiraladılar. Adlarına “mütesellim” denilen bu aileler, kira süreleri devam ederken Menteşe Sancağı’nın adli, idari, mali ve askeri işlerinin tümünü kendi ayanları, hazinedarları, kadıları ve müftüleriyle yönettiler.
1864 İdari Islahatı’na kadar süren yaklaşık yüz yıllık sürede, Köyceğizli Hasan Çavuşoğulları, Milaslı Abdülaziz Ağaoğulları ve Kaleli Tavaslıoğulları Menteşe Sancağı’nın hükümranı oldular.
MUĞLA ŞİVESİ
Öğrenilmesi ve konuşması zor bir şivedir.Eğer öğrenmeyi başarırsanız konuşurken ve konuşanları dinlerken gülmekten kırılırsınız:)
Bazı kelimelerin Muğladaki karşılıkları:
Hindi=Şimdi
Gelipduru=Geliyor
Çöveş=Güneş
Yargın=Sırt
Bene=Ben
Gari=Artık
Depduru=Diyor
Boreye=Buraya
Eyi=İyi
Gidipduru=Gidiyor
Hindi Molu bazarından habarla verem:
Turfanda gara badılcanla çıkmış, yarım kilosu iki millon leremiş. Pisi bekmezinin okkası dokuzyüz pangnotumuş.Ölü tavığın bi denesi bi buçuk millona veripdurula..Cazgırlan havucu ucuz ,yediyüz bin lereye.Guzu gulaklı Gökova otunu yediyüz binlereye kilosunu veripdurula. Gamzeye gidip de nediyosunuz. Ucuzcam alın gelin…Pisi’nin “Kınalı belerc” üzümleri bazarda kakılıp duru.. Pisilile geriye götürmeverem deye ucuzcam verip durula..Bunla Molu bazarının hiyat listesidin…"
ANNECİM NEDİPDURUN?
Anecim bordu günnee geçmeeyoru
İnsannaa eyi-kötü seçmeeyoru
Guşlaa bile Moolu’daki gibi uçmeeyoru
Gönül guşu gurbetleeden uçaa mı biliyman
Netçen gaari çekcez gurbetin kahrına
İççez gari gurbetliğin zehrine
Özleeyon eski günnen behrine
Bordu günneem geçee mi biliyman
Aşam oluu sabah oluu özlerin
Moolu’dan biri gelcek deye yol gözlerin
Datlı gelii beni acı acı sözlerin
Deli gönül hasret suyu içee mi biliyman
Çoveş bile ordu başka doğuyorudun
Garabağın sineklene koğuyorudun
Gara Ayşa ineklene sağıyorudun
İneklee bakreçlere sıçaa mı bileyman
Gocugözlee keşkek ocaa gurdu mu?
Zeybekleemiz oynemeye durdu mu?
Göçnalesi irimleri sardı mı?
Cümle-alem yaylıdan göçee mi biliyman
Anecim beni dime gaari “oluu gide be”
Olup gitmeyoru bu dert galıı gide be
Hayalin annecimde, gözleem dalıı gide be
Gara gözleem ganlı yaşlaa saçaa mı biliyman
Napcen gaari gurbetliğe çekiyom
Gece gündüz gavışma duası okuyom
Hasret bezine gözyaşımınan dokuyom
Zalim gurbet terzi gibi biçee mi biliyman
Tozlu mu hala Kötekli’nin yolları?
Çiçek açtı mı Dümbüreen dalları?
Doldu mu suyunan Ula’nın gölleri?
Bahar ordu da gelik geçee mi biliyman
Seller gibi yaamır yağıp duruu mu?
Bulutla Yılanlı’ya ağıp duruu mu?
İki yaamır arası çoveş doğup duruu mu?
Gızıldağın naneleri açaa mı biliman
Deli Serpil sokaklaada geziyoru mu?
Garip gadın canından beziyoru mu?
Çocuklaa hala onu üzüyoru mu?
Çocuklaa eziyetten vazgeçee mi biliyman
Evlendi mi Gara Hafız’ın Ayşası
Yavıklımıdı ciğerimin köşesi
Pek severidi aneciimin paşası
Hindi gaari başkalaanı seçee mi biliyman
Attı gurbetleri bir zalım kasıt bene
Sar bene anecim, eyle bi yol mesut bene
Anecim borulaa çok soğuk ısıt bene
Deli gönül borulaadan gaçaa mı biliyman
Hasan uğlan der ki sözüm bitti aha!
Galannarı gaari başka sabaha
Deyiveceem bi çok sözüm vaa daha
Bi gün bunnaa yazıya geçee mi biliyman
Uzun ince bir yoldayım (Uzun ince bi yoldeyin)
Gidiyorum gündüz gece (Gidipdurun gündüz gece)
Bilmiyorum ne haldeyim (Biliman ne haldeyin)
Gidiyorum gündüz gece (Gidipdurun gündüz gece)
Dünyaya geldiğim anda (Dünyaya geldiğim sırıda)
Yürüdüm aynı zamanda (Yörüdüm aynı sırıda)
İki kapılı bir handa (İgi gapılı bi handa)
Gidiyorum gündüz gece (Gidipdurun gündüz gece)
Düşünülürse derince (Düşünlüse derince)
Uzak gözükür görünce (Uzak gözügüpduru görünce)
Yol bir dakka miktarınca (Yol bi dakike miktarınca)
Gidiyorum gündüz gece (Gidipdurun gündüz gece)
Şaşar Veysel işbu hale (Şaşıpduru veysel işbu hale)
Gah ağlayan gahi güle (Gah ağlepduran gahi gülüpduran)
Yetişmek için menzile (Yetişmek için menzile)
Gidiyorum gündüz gece (Gidipdurun gündüz gece)
TARKANIN ŞARKISI (YETTİ ARTIK)YETTİ GARİ MOLA ŞİVESİNDE ÇIĞRILISA:))
Sevmiştik belki bir zaman(Sevmiştik belki bi zaman)
Söyle ne geriye kalan (Söle ne geriye galan)
Sevgimin yerini nefret aldı(Sevgimin yerine nefret aldı)
Unuttum sildim ben çoktan (Unuduvedim sildim ben çoktan)
Sana yıllarımı verdim (Sene yıllamı vedim)
Yoluna sevgimi serdim (Yoluna sevgimi zerdim)
İnanabilseydim sözlerine (İnanıbilsedim sözlene)
Belki yeniden severdim (Belki yeniden sevedim)
Haydi yırt resimleri (Hede yırt resimlere)
Haydi yak mektupları (Hede yag mektuplara)
Geriye senden hiçbir hatıra kalmamalı (Geriye senden heçbi hatıra galmımalı)
Yetti artık, yetti (Yetti gari yetti)
Bitti herşey, bitti (Bitti herşe bitti)
Katlanamam yalanların beni tüketti(Gatlanıman yalanlan bene düketti)
Hep aldatılan ben oldum (Hep aldatılan ben oldum)
Hep incitilen ben oldum (Hep incidilen ben oldum)
Pişman olmak için zaman geç artık (Pişman olmek için zaman geç gari)
Son gülen yine ben oldum (Son gülen gine ben oldum)
Haydi yırt resimleri (Hede yırt resimlere)
Haydi yak mektupları (Hede yag mektuplara)
Geriye senden hiçbir hatıra kalmamalı(Geriye senden heçbişe hatıra galmImalı)
Muğlanın milas ilçenin bir köyünden yaşlı bir teyze şehre gitmek istemiş ve yoldan geçen bir arabayı durdurmuş ve şu sözler dökülmüş ağzından;Götveceksen götvee götvemeceksen götveceklee vaa...
Anlamı: Götüreceksen götürüver götürmeyeceksen götürecekler var.
Babıç:Pabuç (babıçlana girlenme baken)
Dinelmek:Ayakta durmak (Dinelme de bene çay goy)
Çininde:Omuzunda (Çocuklana hep çininde daşıdı)
Cuvare:Sigara (Cuvare mi içipdurun sen)
Emme:Ama (Çok isteyon emme alıvemecek)
Ende:Bu,Şu,O (Endene bene verive baken)
Dığan:Tava (Dığan gızmamış daha)
Bısat:Çamaşır(Bısatlama değiştiripdurun)
Durugo:Beklemek (Sen bordu durugo ben hemen geliyon)
Gebertmek:Dövmek anlamında (Gebertirin sene yapma deyon sene çocuk)
İnahtar:Anahtar (İnahtarımı nerde unuttum biliman)
İlana:Lahana (İlana turşusunu çok yiyivemişin)
Köygöçüren:Kertenkele cinsi (Duvarda köygöçürenle va)
Melesbit: Bisiklet (Melesbitten düşüvedi cavırın çocugu hindi ne oluyoru gari)
Peşkir:Havlu (Endegi peşgir gurumamış)
Ünlemek:Seslenmek bağırmak (Ünledim aşagadın deye emme duymadı)
Pigevit:Bisküvi (Gelirken pisgevit alıve bene)
Gidişmek:Kaşınmak(Yargınım çok gidişipduru)
Bazı kelimelerin Muğladaki karşılıkları:
Hindi=Şimdi
Gelipduru=Geliyor
Çöveş=Güneş
Yargın=Sırt
Bene=Ben
Gari=Artık
Depduru=Diyor
Boreye=Buraya
Eyi=İyi
Gidipduru=Gidiyor
Hindi Molu bazarından habarla verem:
Turfanda gara badılcanla çıkmış, yarım kilosu iki millon leremiş. Pisi bekmezinin okkası dokuzyüz pangnotumuş.Ölü tavığın bi denesi bi buçuk millona veripdurula..Cazgırlan havucu ucuz ,yediyüz bin lereye.Guzu gulaklı Gökova otunu yediyüz binlereye kilosunu veripdurula. Gamzeye gidip de nediyosunuz. Ucuzcam alın gelin…Pisi’nin “Kınalı belerc” üzümleri bazarda kakılıp duru.. Pisilile geriye götürmeverem deye ucuzcam verip durula..Bunla Molu bazarının hiyat listesidin…"
ANNECİM NEDİPDURUN?
Anecim bordu günnee geçmeeyoru
İnsannaa eyi-kötü seçmeeyoru
Guşlaa bile Moolu’daki gibi uçmeeyoru
Gönül guşu gurbetleeden uçaa mı biliyman
Netçen gaari çekcez gurbetin kahrına
İççez gari gurbetliğin zehrine
Özleeyon eski günnen behrine
Bordu günneem geçee mi biliyman
Aşam oluu sabah oluu özlerin
Moolu’dan biri gelcek deye yol gözlerin
Datlı gelii beni acı acı sözlerin
Deli gönül hasret suyu içee mi biliyman
Çoveş bile ordu başka doğuyorudun
Garabağın sineklene koğuyorudun
Gara Ayşa ineklene sağıyorudun
İneklee bakreçlere sıçaa mı bileyman
Gocugözlee keşkek ocaa gurdu mu?
Zeybekleemiz oynemeye durdu mu?
Göçnalesi irimleri sardı mı?
Cümle-alem yaylıdan göçee mi biliyman
Anecim beni dime gaari “oluu gide be”
Olup gitmeyoru bu dert galıı gide be
Hayalin annecimde, gözleem dalıı gide be
Gara gözleem ganlı yaşlaa saçaa mı biliyman
Napcen gaari gurbetliğe çekiyom
Gece gündüz gavışma duası okuyom
Hasret bezine gözyaşımınan dokuyom
Zalim gurbet terzi gibi biçee mi biliyman
Tozlu mu hala Kötekli’nin yolları?
Çiçek açtı mı Dümbüreen dalları?
Doldu mu suyunan Ula’nın gölleri?
Bahar ordu da gelik geçee mi biliyman
Seller gibi yaamır yağıp duruu mu?
Bulutla Yılanlı’ya ağıp duruu mu?
İki yaamır arası çoveş doğup duruu mu?
Gızıldağın naneleri açaa mı biliman
Deli Serpil sokaklaada geziyoru mu?
Garip gadın canından beziyoru mu?
Çocuklaa hala onu üzüyoru mu?
Çocuklaa eziyetten vazgeçee mi biliyman
Evlendi mi Gara Hafız’ın Ayşası
Yavıklımıdı ciğerimin köşesi
Pek severidi aneciimin paşası
Hindi gaari başkalaanı seçee mi biliyman
Attı gurbetleri bir zalım kasıt bene
Sar bene anecim, eyle bi yol mesut bene
Anecim borulaa çok soğuk ısıt bene
Deli gönül borulaadan gaçaa mı biliyman
Hasan uğlan der ki sözüm bitti aha!
Galannarı gaari başka sabaha
Deyiveceem bi çok sözüm vaa daha
Bi gün bunnaa yazıya geçee mi biliyman
Uzun ince bir yoldayım (Uzun ince bi yoldeyin)
Gidiyorum gündüz gece (Gidipdurun gündüz gece)
Bilmiyorum ne haldeyim (Biliman ne haldeyin)
Gidiyorum gündüz gece (Gidipdurun gündüz gece)
Dünyaya geldiğim anda (Dünyaya geldiğim sırıda)
Yürüdüm aynı zamanda (Yörüdüm aynı sırıda)
İki kapılı bir handa (İgi gapılı bi handa)
Gidiyorum gündüz gece (Gidipdurun gündüz gece)
Düşünülürse derince (Düşünlüse derince)
Uzak gözükür görünce (Uzak gözügüpduru görünce)
Yol bir dakka miktarınca (Yol bi dakike miktarınca)
Gidiyorum gündüz gece (Gidipdurun gündüz gece)
Şaşar Veysel işbu hale (Şaşıpduru veysel işbu hale)
Gah ağlayan gahi güle (Gah ağlepduran gahi gülüpduran)
Yetişmek için menzile (Yetişmek için menzile)
Gidiyorum gündüz gece (Gidipdurun gündüz gece)
TARKANIN ŞARKISI (YETTİ ARTIK)YETTİ GARİ MOLA ŞİVESİNDE ÇIĞRILISA:))
Sevmiştik belki bir zaman(Sevmiştik belki bi zaman)
Söyle ne geriye kalan (Söle ne geriye galan)
Sevgimin yerini nefret aldı(Sevgimin yerine nefret aldı)
Unuttum sildim ben çoktan (Unuduvedim sildim ben çoktan)
Sana yıllarımı verdim (Sene yıllamı vedim)
Yoluna sevgimi serdim (Yoluna sevgimi zerdim)
İnanabilseydim sözlerine (İnanıbilsedim sözlene)
Belki yeniden severdim (Belki yeniden sevedim)
Haydi yırt resimleri (Hede yırt resimlere)
Haydi yak mektupları (Hede yag mektuplara)
Geriye senden hiçbir hatıra kalmamalı (Geriye senden heçbi hatıra galmımalı)
Yetti artık, yetti (Yetti gari yetti)
Bitti herşey, bitti (Bitti herşe bitti)
Katlanamam yalanların beni tüketti(Gatlanıman yalanlan bene düketti)
Hep aldatılan ben oldum (Hep aldatılan ben oldum)
Hep incitilen ben oldum (Hep incidilen ben oldum)
Pişman olmak için zaman geç artık (Pişman olmek için zaman geç gari)
Son gülen yine ben oldum (Son gülen gine ben oldum)
Haydi yırt resimleri (Hede yırt resimlere)
Haydi yak mektupları (Hede yag mektuplara)
Geriye senden hiçbir hatıra kalmamalı(Geriye senden heçbişe hatıra galmImalı)
Muğlanın milas ilçenin bir köyünden yaşlı bir teyze şehre gitmek istemiş ve yoldan geçen bir arabayı durdurmuş ve şu sözler dökülmüş ağzından;Götveceksen götvee götvemeceksen götveceklee vaa...
Anlamı: Götüreceksen götürüver götürmeyeceksen götürecekler var.
Babıç:Pabuç (babıçlana girlenme baken)
Dinelmek:Ayakta durmak (Dinelme de bene çay goy)
Çininde:Omuzunda (Çocuklana hep çininde daşıdı)
Cuvare:Sigara (Cuvare mi içipdurun sen)
Emme:Ama (Çok isteyon emme alıvemecek)
Ende:Bu,Şu,O (Endene bene verive baken)
Dığan:Tava (Dığan gızmamış daha)
Bısat:Çamaşır(Bısatlama değiştiripdurun)
Durugo:Beklemek (Sen bordu durugo ben hemen geliyon)
Gebertmek:Dövmek anlamında (Gebertirin sene yapma deyon sene çocuk)
İnahtar:Anahtar (İnahtarımı nerde unuttum biliman)
İlana:Lahana (İlana turşusunu çok yiyivemişin)
Köygöçüren:Kertenkele cinsi (Duvarda köygöçürenle va)
Melesbit: Bisiklet (Melesbitten düşüvedi cavırın çocugu hindi ne oluyoru gari)
Peşkir:Havlu (Endegi peşgir gurumamış)
Ünlemek:Seslenmek bağırmak (Ünledim aşagadın deye emme duymadı)
Pigevit:Bisküvi (Gelirken pisgevit alıve bene)
Gidişmek:Kaşınmak(Yargınım çok gidişipduru)
MUĞLA İLÇELERİ
Muğla’nın biri merkez olmak üzere on iki ilçesi vardır. Merkez: 1990 sayımına göre toplam nüfûsu 71.155 olup, 35.605’i ilçe merkezinde, 35.550’si köylerde yaşamaktadır. Merkez bucağına bağlı 24, Göktepe bucağına ağlı 10, Yenkesik bucağına bağlı 14, Yeşilyurt bucağına bağlı 3 köyü vardır. Yüzölçümü 1649 km2 olup, nüfus yoğunluğu 43’tür. İlçe toprakları genelde düzdür. Doğu ve kuzeydoğusunda Oyluklu Dağları yer alır. Dağlardan denize kadar Muğla Ovası uzanır. Ekonomisi tarıma dayalıdır. Başlıca tarım ürünleri buğday, tütün ve zeytindir. Sanâyisi gelişmemiştir. İlçe topraklarında asbest, zımpara taşı ve linyit yatakları vardır. İlçe merkezi Oyluklu Dağının eteklerinde Muğla Ovasının kuzeyinde kurulmuştur. İlçe merkezinin içinden Karamuğla, Basmalı ve Değirmendere çayları geçer. Belediyesi 1871’de kurulmuştur.Bodrum: 1990 sayımına göre toplam nüfûsu 56.821 olup, 20.931’i ilçe merkezinde, 35.890’ı köylerde yaşamaktadır. İlçe toprakları Güllük Körfezi ile Gökova Körfezi arasında kalan bir yarımadadan meydana gelir. Yaran ve Pazar dağları topraklarını engebelendirir. Dağlar iğne yapraklı ağaçlarla kaplıdır. İlçe sınırları içinde irili ufaklı birçok ada vardır.Ekonomisi tarım ve turizme dayalıdır. Başlıca tarım ürünleri Tütün, zeytin, mandalinadır. Turfanda sebze yetiştiriciliği gelişmiştir. Tavukçuluk halkın önemli geçim kaynaklarındandır. Orman yönünden zengin olduğundan ormancılık gelişmiştir. Köylerde halı ve kilim dokumacılığı yaygındır. Yaz aylarında çok sayıda yerli ve yabancı turist ilçeye gider. Turistik tesis ve konaklama yerleri gün geçtikçe artmaktadır. İlçe merkezi yarımadanın Gökova Körfezine bakan güney kıyısında kurulmuştur. Şarkılara, şiirlere ve romanlara konu olan Bodrum, beyaz badanalı evleri, Rodos çiçekleriyle süslü sokakları, güzel sâhilleri ve denizi ile efsâne bir şehirdir. İlçe merkezine 108 km mesâfededir. Belediyesi 1905’te kurulmuştur.Dalaman: 1990 sayımına göre toplam nüfûsu 26.408 olup, 15.025’i ilçe merkezinde, 11.383’ü köylerde yaşamaktadır. Merkez bucağına bağlı 13 köyü vardır. İlçe toprakları üç tarafı dağlarla çevrili düzlük alandan meydana gelir. Gölgeli Dağlar ve Boncuk Dağı ilçe topraklarını engebelendiren başlıca yükseltilerdir. Başlıca akarsuyu Dalaman Çayıdır. Dağlar iğne yapraklı ağaçlarla kaplıdır.Ekonomisi tarıma ve sanâyiye dayalıdır. Verimli Dalaman Ovasında yetiştirilen başlıca tarım ürünleri, nârenciye, sebze ve pamuktur. Fethiye-Köyceğiz yolu üzerinde bir Devlet Üretme Çiftliği vardır. SEKA Kâğıt Fabrikası başlıca sanâyi kuruluşudur. Ormancılık gelişmiştir. Başta günlük yağı olmak üzere çeşitli orman ürünleri elde edilir.İlçe merkezi, Dalaman Ovasında Fethiye-Köyceğiz karayolu kıyısında kurulmuştur. Köyceğiz ilçesine bağlı bir köyken 1 Aralık 1983’te ilçe olmuştur. Dalaman Havaalanı 1982’de işletmeye açılmıştır. İlçenin gelişmesinde havaalanı ve kâğıt fabrikasının rolü büyüktür. İlçe belediyesi 1967’de kurulmuştur.Datça: 1990 sayımına göre toplam nüfûsu 10.741 olup, 5022’si ilçe merkezinde, 5719’u köylerde yaşamaktadır. Merkez bucağına bağlı 9 köyü vardır. Yüzölçümü 439 km2 olup, nüfus yoğunluğu 24’tür. İlçe toprakları Datça Yarımadasında yer alır. Başlıca yükseltisi Balaban Dağlarıdır. Dağlık kesim gür ormanlarla kaplıdır.Ekonomisi turizme dayalıdır. Denizinin temizliği, güzel kumu, tabiî koyları çok sayıda turisti ilçeye çeker. İlçe kıyılarında çok sayıda hotel, tâtil sitesi ve konaklama tesisleri vardır. Tarıma müsâit yerlerde yetiştirilen başlıca tarım ürünleri zeytin, turunçgiller ve tütün olup, turfanda tarla sebzeciliği yapılır. Balıkçılık küçük çapta geçim kaynağıdır. İlçe merkezi Hisarönü Körfezinde, Balaban Dağı eteklerinde kurulmuştur. Taştan yapılmış, düz damlı, yüksek tavanlı beyaz badanalı evleriyle güzel bir yerleşim merkezidir. İl merkezine 129 km mesâfededir. Belediyesi 1928’de kurulmuştur.Fethiye: 1990 sayımına göre toplam nüfûsu 127.620 olup, 25.783’ü ilçe merkezinde, 101.837’si köylerde yaşamaktadır. Merkez bucağına bağlı 22, Eşen bucağına bağlı 15, Kemer bucağına bağlı 25, Seki bucağına bağlı 9, Üzümlü bucağına bağlı 8 köyü vardır. Yüzölçümü 3059 km2 olup, nüfus yoğunluğu 42’dir. İlçe toprakları genelde dağlıktır. Güneyinde Baba Dağı, kuzeyinde Boncuk Dağı güney doğusunda Akdağ yer alır. Dağlar gür ormanlarla kaplıdır. Başlıca akarsuyu Eşen Çayıdır.Ekonomisi tarım, mâdencilik, ormancılık ve turizme dayalıdır. Başlıca tarım ürünleri tütün, şekerpancarı, pamuk, anason, zeytin, turunçgiller, susam ve yerfıstığıdır. Turfanda tarla sebzeciliği ve seracılık yaygın olarak yapılır. İlçe ormanlarında meşe palamudu, çam reçinesi ve günlük ağaçlarından sığla yağı elde edilir. Köylerde ev tezgahlarında kilim ve destar dokumacılığı yapılır. İlçe topraklarındaki zengin krom yatakları Etibank tarafından işletilmektedir. Zengin târihî eserleri ve tabiî güzellikleri sebebiyle çok sayıda turist çeker. Türkiye’nin önde gelen turizm merkezlerinden biridir. Belediyesi 1874’te kurulmuştur. Mekri Megri olan ismi, 1914 senesinde şehit düşen Pilot Fethi Beyin ismine izâfeten Fethiye olarak değiştirilmiştir.İlçe merkezi, Fethiye Körfezinin doğusunda, ovanın güneybatısında yer alır. İzmir-Muğla-Antalya karayolu doğusundan geçer. İl merkezine 130 km mesâfededir. İlin en büyük ilçesidir. Koyları, plajları, vâdileri, yaylaları ve ormanları çok güzeldir. Belediyesi 1875’te kurulmuştur.Kavaklıdere: 1990 sayımına göre toplam nüfûsu 12.037 olup, bunun 3339’u ilçe merkezinde, 8698’i köylerde yaşamaktadır. Merkez bucağına bağlı 9 köyü vardır. İlçe toprakları genelde dağlıktır. Doğu Menteşe Dağları topraklarını engebelendirir. Dağlar gür ormanlarla kaplıdır. Ekonomisi tarım ve ormancılığa dayalıdır. İlçe merkezi Dipsiz Çayının başlangıç kollarından olan bir derenin vâdisinde yer alır. Yatağan ilçesine bağlı bir bucakken 9 Mayıs 1990’da 3644 sayılı kânunla ilçe oldu. Belediyesi 1955’te kurulmuştur.Köyceğiz: 1990 sayımına göre toplam nüfûsu 25.836 olup, 6406’sı ilçe merkezinde, 19.430’u köylerde yaşamaktadır. Merkez bucağına bağlı 28 köyü vardır. İlçe toprakları kuzeyinde yer alan Sandras Dağı ve Köyceğiz Ovası ile Dalaman Ovasının bir kısmından meydana gelir. Başlıca akarsuları Namnam ve Yuvarlak çayları olup Köyceğiz Gölüne dökülürler.Ekonomisi tarım ve turizme dayalıdır. Başlıca tarım ürünleri portakal, mandalina, pamuk, mısır, buğday, susam ve zeytin olup, ayrıca az miktarda arpa, baklagiller ve yerfıstığı yetiştirilir. Balıkçılık ve arıcılık ilçe ekonomisinde önemli yer tutar. Günlük ağaçlarından elde edilen Sığla yağı ihraç edilir. İlçe topraklarında krom ve magnezit yatakları vardır. Tarım makinaları üreten fabrika başlıca sanâyi kuruluşudur. İlçe merkezi Köyceğiz Gölünün kıyısında kurulmuştur. Muğla-Fethiye karayolu ilçenin güneybatı kıyısından geçer. İl merkezine 58 km mesâfededir. Belediyesi 1885’te kurulmuştur.Marmaris: 1990 sayımına göre toplam nüfûsu 41.840 olup, 16.361’i ilçe merkezinde, 25.479’u köylerde yaşamaktadır. Merkez bucağına bağlı 19, Bozburun bucağına bağlı 5 köyü vardır. Yüzölçümü 866 km2 olup, nüfus yoğunluğu 48’dir. İlçe toprakları orta yükseklikte engebeli arâziden meydana gelir. Üç tarafı denizlerle çevrilidir. Sâhillerinde irili ufaklı birçok ada vardır. Dağlar kızılçam ormanları ile kaplıdır.Ekonomisi turizm ve tarıma dayalıdır. Uzun süren yaz mevsimi, uygun iklimi, zengin tabiî güzellikleri, yat limanları ile ülkemizin en önemli turizm merkezlerindendir. İlçede yetiştirilen başlıca tarım ürünleri turunçgiller, tahıl, zeytin, yerfıstığı, susam sebze ve meyvedir. Arıcılık gelişmiştir. Marmaris’in çam balı meşhurdur. Günlük ağaçlarından elde edilen sığla yağı ihraç edilir. İlçe merkezi Cennet Adası ile Keçi ve Bedir adaları yanında bulunan bir koy’un kuzey kıyısında kurulmuştur. Yat turizmi açısından önem taşıyan bir limanı vardır. Limanından Rodos Adasına düzenli küçük feribot seferleri yapılır. Muğla-Datça karayolu ilçeden geçer. İl merkezine 56 km mesâfededir. Kıyılarında birçok tâtil köyü ve sitesi, otel, motel, pansiyon ve yazlık ev vardır. Belediyesi 1879’da kurulmuştur.Milas: 1990 sayımına göre toplam nüfûsu 98.710 olup, 28.741’i ilçe merkezinde, 69.969’u köylerde yaşamaktadır. Merkez bucağına bağlı 60, Günlük bucağına bağlı 5, Ören bucağına bağlı 17, Selimiye bucağına bağlı 24 köyü vardır. Yüzölçümü 2.167 km2 olup, nüfus yoğunluğu 46’dır. İlçe toprakları üç tarafı dağlarla kaplı düz bir arâziden meydana gelir. Kuzeyinde Beşparmak Dağları, batısında İlbir, güneydoğusunda Bencik ve Kavak dağları yer alır. Dağlardan kaynaklanan akarsular genelde yazın kurur. Bafa Gölünün doğu bölümü ilçe sınırları içinde kalır. Dağlar ormanlarla kaplıdır.Ekonomisi tarım, ormancılık, turizm ve mâdenciliğe dayanır. Başlıca tarım ürünleri zeytin, buğday, çiğit, pamuk, arpa, mısır ve turunçgillerdir. Orman kıyısı köylerinde yaşayan halk, ormanlarda yapılan bakım ve kesim işlerinde çalışır. İlçe topraklarında demir, dolomit, diyasporit, linyit ve zımpara taşı yatakları vardır. Zımpara taşı ihraç edilir. Zeytinyağı, sabun, çırçır atölyeleri başlıca sanâyi kuruluşlarıdır. Tabiî güzellikleri ve târihî eserleri yönünden zengin olan ilçe kıyılarında çeşitli turistik tesisler vardır. Köylerde ev tezgahlarında halı ve kilim dokumacılığı yapılır. İlçe merkezi Beşparmak Dağları eteklerinde kurulmuştur. İzmir-Muğla karayolu ilçeden geçer. İl merkezine 67 km mesâfededir. Çok eski bir târihe sâhiptir. İlçe belediyesi 1870’te kurulmuştur.Ortaca: 1990 sayımına göre toplam nüfuûsu 29.287 olup, 12.109’u ilçe merkezinde, 17.178’i köylerde yaşamaktadır. Merkez bucağına bağlı 19 köyü vardır. İlçe toprakları dalgalı düzlüklerden meydana gelir. Doğusunda Boncuk Dağı yer alır. Başlıca akarsuyu Dalaman Çayıdır.Ekonomisi tarım ve turizme dayalıdır. Başlıca tarım ürünleri portakal, mandalina, pamuk, mısır, buğday, susam ve zeytindir. Arıcılık gelişmiştir. Günlük ağacından elde edilen sığla yağı ihraç edilir. İlçe merkezi, Dalaman Çayı kıyısında kurulmuştur. Köyceğiz’e bağlı bir bucakken 19 Haziran 1987’de 3392 sayılı kânunla ilçe oldu. Belediyesi 1960’da kurulmuştur.Ula: 1990 sayımına göre toplam nüfûsu 19.978 olup, 5185’i ilçe merkezinde, 14.793’ü köylerde yaşamaktadır. Merkez bucağına bağlı 15 köyü vardır. Yüzölçümü 407 km2 olup, nüfus yoğunluğu 49’dur. İlçe toprakları, orta yükseklikteki dağlarla engebelenmiş arâziden meydana gelir. Kuzey ve doğusunda Oyuklu Dağı, batısında Kıran Dağları yer alır. Başlıca akarsuyu Namnam Çayıdır. İlçe topraklarının bir bölümü kızılçam ormanları ile kaplıdır.Ekonomisi tarıma dayalıdır. Başlıca tarım ürünleri, buğday, mısır, portakal olup ayrıca az miktarda mandalina, zeytin, susam, pamuk, yerfıstığı, sebze ve meyve yetiştirilir. Hayvancılık ve arıcılık gelişmiştir. En çok sığır ve koyun beslenir. Kıyılarında kamu ve özel kesime âit birçok dinlenme tesisleri vardır. “İlçe merkezi, Muğla Ovasında, kıyıdan iç kısımda kurulmuştur. Muğla-Fethiye karayolu ilçeden geçer. İl merkezine 15 km mesâfededir. Ahşap ve taş karışımı çok orijinal evleri meşhurdur. Belediyesi 1895’te kurulmuştur.Yatağan: 1990 sayımına göre toplam nüfûsu 42.376 olup, 11.890’ı ilçe merkezinde, 30.486’sı köylerde yaşamaktadır. Merkez bucağına bağlı 29, Turgut bucağına bağlı 10 köyü vardır. İlçe toprakları dağlık kesimde yer alır. Dağlar akarsu vâdileriyle derin bir şekilde parçalanmıştır. Doğusunda oyluk Dağı, batısında Bencik Dağı, yer alır. Başlıca akarsuyu Dipsiz Çayıdır. İlçe topraklarının büyük kesimi kızıl çam ormanları ile kaplıdır.Ekonomisi tarıma dayalıdır. Başlıca tarım ürünleri, buğday, mısır, zeytin, tütün ve arpa olup, ayrıca az miktarda sebze, meyve, susam ve yerfıstığı yetiştirilir. Sığır besiciliği, tavukçuluk ve arıcılık yapılır. Orman kıyısındaki köylerde yaşıyanlar ormancılık işlerinde çalışırlar. Kızılçam ormanlarında bir miktar reçine üretilir. İlçe topraklarında alüminyum, linyit ve zımpara taşı yatakları vardır. Çıkarılan linyit, Yatağan Termik Santralinde kullanılır. Süt ürünleri, zeytinyağı ve yem fabrikaları başlıca sanâyi kuruluşlarıdır. Köylerde ev tezgahlarında kilim ve halı dokumacılığı yapılır. İlçe merkezi Dipsiz Çayı Vâdisinde kurulmuştur. Eski ismi Ahi Köyüdür. Aydın-Muğla karayolu ilçeden geçer. İl merkezine 29 km mesâfededir. İlçe belediyesi 1944’te kurulmuştur.
Gönderen Likyalı zaman: 13:20 0 yorum
Gönderen Likyalı zaman: 13:20 0 yorum
MUĞLA ESKİ EVLERİ
Açık ön sofalar, avlu girişlerindeki kuzulu kapılar, ocaklar, bacalar, uzun ve geniş saçaklar, tavan süslemeleri, ahşap süslemeli verandalar, duvarlara gömülmüş dolap biçimli banyolar... Muğla evlerinin tipik birkaç özelliği.
Özellikle Hisar dağı eteklerine doğru yoğun bir şekilde yer alan bu evler, kentsel silueti kırmızı kiremit çatı-beyaz duvar ve üzerlerinden taşan yeşil ağaçlar üçlüsü ile oluşan armoni içinde, geleneksel kunun özünü oluşturan yapılardır. Büyük çoğunluğu avlulu ve iki katlı olur. Bazılarının sofaları sonradan kapatılmış, yakın devirde inşa edilenler ise, doğrudan kapalı sofalı olarak yapılır.
Genel özellikleri, aile mahrumiyeti anlayışının bir ürünü olarak içe dönük olmaları. Özellikle zemin katlarında sokağa penceresi olan ev yok denecek kadar azdır. Buna Karşılık avluya bakan pencerelerin çokluğu dikkat çeker ve açık, yarı açık yaşam mekanlarıyla, geniş saçaklarla zenginleştirilir. Bu nedenle, ön cephe özelliği avlu tarafından ortaya çıktığından manzara ve güneş hakimiyetini de dengelemek üzere, evler parsellerin yukarı köşelerine ve kuzeye sağır, güneye açık olarak yerleşirler. Plan tipleri, sofa ile bunun etrafında yer alan odaların bulundukları konuma ve üst kata çıkan merdivenin yerine göre değişiklikler gösterir. Üzerlerinde yer aldıkları parsellerin biçimi ve komşu binaların konumu da planların oluşumunda etkili olabiliyor. Ancak, genel hatlarıyla merdivenlerin, sofa içindeki yerlere göre ortadan ve yandan merdivenli tipler olarak sınıflama yapmak da mümkün. Ortadan merdivenlerde, üst kata çıkış binayı simetrik olarak ikiye ayırdığı gibi, farklı şekillerde de bölebilir. Ancak her iki durumda da yaygın olan uygulama, merdivenin geriye doğru sokulan bir orta sofadan çıkması ve binanın arka duvarına yaslanmış olmasıdır. Merdiven ahşaptır. Altı depo olarak kullanılır. Her iki yanında simetri hakimse birer veya ikişer oda yer alır. Sofalardan odalara girişte 45 dereceli kırılmalar bulunur. Sofalar, avlu cepheleri boyunca uzandığı gibi sadece merdivenin açıldığı ve oda girişlerinin bulunduğu orta kısımda da yer alabilir.
Bu tiplerde de yaygın olan uygulama orta sofanın bina cephe hattının ilerisine doğru beşgen şekilde çıkma yapmasıdır. Ortadan çıkan merdivenin yapı kütlesine simetrik olarak ayırmadığı durumlarda ise sofanın bir tarafında odalar yer almakta, diğer tarafında ise yine sofanın devamı olan bir yan çık olan mekan bulunmakta. Genellikle, avluya bakan cephelerinde boydan boya sofa bulunan evlerde ise, üst kata merdivenle çıkılır. Sofanın genişliği binanın yanından çıkan merdivenin iki kolunun genişliği ile uyum içindedir. Odalar sofanın gerisinde ve yapının arka duvarına yapılmış olarak yan yana sıralanırlar. Her biri doğrudan sofaya açılır. Bu tiplerde merdiven altındaki hacmin bahçeye yakın olmasının da etkisiyle hele olarak yaygındır. Evlere, sokaklardan kuzulu kapı ile girilir. Bu kapı geniş iki kanadı olan ve bunlardan genellikle girişe göre sağ taraftakinin içinden ikinci bir küçük kapı açılan, 2.30 m. yükseklikteki avlu duvarının yüksekliği ile orantılı, çoğunun üzerinde küçük iki tarafa meyilli. kiremit örtülü, ahşap çatısı bulunan kapılardır. Avlular, yılın yedi sekiz ayı boyunca yaşanılan, evin kapalı mekanları ve sofalarıyla kullanım bütünlüğü içinde olan, genellikle kayrak taşı ile kaplı bir çoğu havuzlu iç bahçeler şeklindedir, Duvarlara yakın yerlerde ağaçlar yer almaktadır.
Evin bir duvarına bitişik olarak veya yarım bir konumda tek katlı müştemilat bulunur. Müştemilat içinde evin asıl mutfağı, ocağı, kileri ve bazen de banyo yer alır. Ayrıca, temiz su havzaları da bu binanın içinde veya dışındadır. Yapılar genellikle taş veya ikinci derecede ahşaptır. Tüm taşıyıcı duvarlar, avlu duvarları, özellikle zemin katlar kireç harcı, kırma-moloz taş duvarlarla inşa edilmiştir. Çatı örtüsü olarak alaturka kiremit kullanılır. Çatı dışında duvar üstleri, ocak çıkıntılarının baca halinde daraldığı girintilerin üstleri de yağmurdan korunacak tüm çıkıntılar bu kiremitle örtülüdür. Ayrıca, bugün Muğla’nın sembolü olarak kabul edilen karakteristik bacadan alaturka kiremitlerle yapılan kendine özgü bir şapka ile kapatılmıştır.
Muğla evlerini, temel olarak ikiye ayırmak mümkündür :
• Türk Evleri: Özellikle Hisar dağı eteklerine doğru bir şekilde yer alan bu evler, kentsel silüeti kırmızı kiremit çatı beyaz duvar ve üzerlerinden taşan yeşil ağaçlar üçlüsü ile oluşan armonisi içinde, geleneksel dokunun özünü oluşturan yapılardır. Avlu içindeki müştemilatlarıyla bir kullanım ve form biçimini oluştururlar. Bazılarının sonradan kapatılmış bazı yakın devirde inşa edilenler ise doğrudan kapalı sofalı olarak yapılmışlardır.
• Rum Evleri: Kentte Rum tüccarlarının yerleşmeye başlaması ile Rum aileler Konakaltı ve Saburhane semtleri çevresinde yerleşerek kendi kültürlerine göre biçimlenen Taşevleri inşa etmişlerdir. Bu evleri Türk Evlerinden ayıran temel özellik içe kapanmış olmaları, avlu yerine sokakla bütünleşen bir cephe ve kütle nizamı göstermeleridir. Diğer ayırt edici özelliği ise kesme taş yapı olmalarıdır.
Mugla evleri; ahsap iscilikleri ve tavan islemeleri ile diger evlerden cok farklidir. Eksi bir gelenek olan bu mimari yapilarin gunumuzde az da olsa Muğla yaylasinda yapimlari devam etmektedir.
Özellikle Hisar dağı eteklerine doğru yoğun bir şekilde yer alan bu evler, kentsel silueti kırmızı kiremit çatı-beyaz duvar ve üzerlerinden taşan yeşil ağaçlar üçlüsü ile oluşan armoni içinde, geleneksel kunun özünü oluşturan yapılardır. Büyük çoğunluğu avlulu ve iki katlı olur. Bazılarının sofaları sonradan kapatılmış, yakın devirde inşa edilenler ise, doğrudan kapalı sofalı olarak yapılır.
Genel özellikleri, aile mahrumiyeti anlayışının bir ürünü olarak içe dönük olmaları. Özellikle zemin katlarında sokağa penceresi olan ev yok denecek kadar azdır. Buna Karşılık avluya bakan pencerelerin çokluğu dikkat çeker ve açık, yarı açık yaşam mekanlarıyla, geniş saçaklarla zenginleştirilir. Bu nedenle, ön cephe özelliği avlu tarafından ortaya çıktığından manzara ve güneş hakimiyetini de dengelemek üzere, evler parsellerin yukarı köşelerine ve kuzeye sağır, güneye açık olarak yerleşirler. Plan tipleri, sofa ile bunun etrafında yer alan odaların bulundukları konuma ve üst kata çıkan merdivenin yerine göre değişiklikler gösterir. Üzerlerinde yer aldıkları parsellerin biçimi ve komşu binaların konumu da planların oluşumunda etkili olabiliyor. Ancak, genel hatlarıyla merdivenlerin, sofa içindeki yerlere göre ortadan ve yandan merdivenli tipler olarak sınıflama yapmak da mümkün. Ortadan merdivenlerde, üst kata çıkış binayı simetrik olarak ikiye ayırdığı gibi, farklı şekillerde de bölebilir. Ancak her iki durumda da yaygın olan uygulama, merdivenin geriye doğru sokulan bir orta sofadan çıkması ve binanın arka duvarına yaslanmış olmasıdır. Merdiven ahşaptır. Altı depo olarak kullanılır. Her iki yanında simetri hakimse birer veya ikişer oda yer alır. Sofalardan odalara girişte 45 dereceli kırılmalar bulunur. Sofalar, avlu cepheleri boyunca uzandığı gibi sadece merdivenin açıldığı ve oda girişlerinin bulunduğu orta kısımda da yer alabilir.
Bu tiplerde de yaygın olan uygulama orta sofanın bina cephe hattının ilerisine doğru beşgen şekilde çıkma yapmasıdır. Ortadan çıkan merdivenin yapı kütlesine simetrik olarak ayırmadığı durumlarda ise sofanın bir tarafında odalar yer almakta, diğer tarafında ise yine sofanın devamı olan bir yan çık olan mekan bulunmakta. Genellikle, avluya bakan cephelerinde boydan boya sofa bulunan evlerde ise, üst kata merdivenle çıkılır. Sofanın genişliği binanın yanından çıkan merdivenin iki kolunun genişliği ile uyum içindedir. Odalar sofanın gerisinde ve yapının arka duvarına yapılmış olarak yan yana sıralanırlar. Her biri doğrudan sofaya açılır. Bu tiplerde merdiven altındaki hacmin bahçeye yakın olmasının da etkisiyle hele olarak yaygındır. Evlere, sokaklardan kuzulu kapı ile girilir. Bu kapı geniş iki kanadı olan ve bunlardan genellikle girişe göre sağ taraftakinin içinden ikinci bir küçük kapı açılan, 2.30 m. yükseklikteki avlu duvarının yüksekliği ile orantılı, çoğunun üzerinde küçük iki tarafa meyilli. kiremit örtülü, ahşap çatısı bulunan kapılardır. Avlular, yılın yedi sekiz ayı boyunca yaşanılan, evin kapalı mekanları ve sofalarıyla kullanım bütünlüğü içinde olan, genellikle kayrak taşı ile kaplı bir çoğu havuzlu iç bahçeler şeklindedir, Duvarlara yakın yerlerde ağaçlar yer almaktadır.
Evin bir duvarına bitişik olarak veya yarım bir konumda tek katlı müştemilat bulunur. Müştemilat içinde evin asıl mutfağı, ocağı, kileri ve bazen de banyo yer alır. Ayrıca, temiz su havzaları da bu binanın içinde veya dışındadır. Yapılar genellikle taş veya ikinci derecede ahşaptır. Tüm taşıyıcı duvarlar, avlu duvarları, özellikle zemin katlar kireç harcı, kırma-moloz taş duvarlarla inşa edilmiştir. Çatı örtüsü olarak alaturka kiremit kullanılır. Çatı dışında duvar üstleri, ocak çıkıntılarının baca halinde daraldığı girintilerin üstleri de yağmurdan korunacak tüm çıkıntılar bu kiremitle örtülüdür. Ayrıca, bugün Muğla’nın sembolü olarak kabul edilen karakteristik bacadan alaturka kiremitlerle yapılan kendine özgü bir şapka ile kapatılmıştır.
Muğla evlerini, temel olarak ikiye ayırmak mümkündür :
• Türk Evleri: Özellikle Hisar dağı eteklerine doğru bir şekilde yer alan bu evler, kentsel silüeti kırmızı kiremit çatı beyaz duvar ve üzerlerinden taşan yeşil ağaçlar üçlüsü ile oluşan armonisi içinde, geleneksel dokunun özünü oluşturan yapılardır. Avlu içindeki müştemilatlarıyla bir kullanım ve form biçimini oluştururlar. Bazılarının sonradan kapatılmış bazı yakın devirde inşa edilenler ise doğrudan kapalı sofalı olarak yapılmışlardır.
• Rum Evleri: Kentte Rum tüccarlarının yerleşmeye başlaması ile Rum aileler Konakaltı ve Saburhane semtleri çevresinde yerleşerek kendi kültürlerine göre biçimlenen Taşevleri inşa etmişlerdir. Bu evleri Türk Evlerinden ayıran temel özellik içe kapanmış olmaları, avlu yerine sokakla bütünleşen bir cephe ve kütle nizamı göstermeleridir. Diğer ayırt edici özelliği ise kesme taş yapı olmalarıdır.
Mugla evleri; ahsap iscilikleri ve tavan islemeleri ile diger evlerden cok farklidir. Eksi bir gelenek olan bu mimari yapilarin gunumuzde az da olsa Muğla yaylasinda yapimlari devam etmektedir.
MUĞLA YEMEKLERİ
Muğla’nın yöresel yemekleri şöyle sarılanabilir:
Çorbalar :Tarhana, Ara, Dutmeç
Et ve Balıklar: Çopur, Et Terbiyelisi,
Döş Dolması, Büryan, Balıklen,
Karın kumbar dolması
Sebzeler : Çıntar Kavurması, Ot Ekşilemesi, Galli Patlıcan, Ebegümeci Kavurması, Börülce Kavurması, Teltorlu Börülce
Hamur İşleri-Tatlılar : Keşkek, Saç Böreği, Yalankı, Zerde, Katmer, Badem ve cevizli sucuk, Üzüm köftesi, Ballı Kabak
Reçel ve Şuruplar : Bestel, Üzüm, Patlıcan, Dülek Reçeli, Gül Suyu
Çorbalar :Tarhana, Ara, Dutmeç
Et ve Balıklar: Çopur, Et Terbiyelisi,
Döş Dolması, Büryan, Balıklen,
Karın kumbar dolması
Sebzeler : Çıntar Kavurması, Ot Ekşilemesi, Galli Patlıcan, Ebegümeci Kavurması, Börülce Kavurması, Teltorlu Börülce
Hamur İşleri-Tatlılar : Keşkek, Saç Böreği, Yalankı, Zerde, Katmer, Badem ve cevizli sucuk, Üzüm köftesi, Ballı Kabak
Reçel ve Şuruplar : Bestel, Üzüm, Patlıcan, Dülek Reçeli, Gül Suyu